Gökten Gelen Işıktan, Yeryüzündeki ve Yeraltındaki Işıklara Selam Olsun..

11 Ağustos 2014 Pazartesi

Bilmenin BİLİMİ / Her Şeyi Bilme Yeteneğimiz Var Çünkü...




Bilmenin Bilmi:

Herşeyi bilme yeteneğiniz var. Çünkü bilinen her şey Büyük Tanrı Bilinci’nde mevcuttur. Ve bu Tanrı Zekası kalp gibi atarak tüm bu bilgiyi size
pompalar.

Aydınlanmanın tek yolu, düşüncenin, sizin düşünce sürecinize girerek duyguyla birleşmesi ve deneyimden geçerek bilgeliğe dönüşmesidir.


Bilgi varsa özgürlüğünüz var.... Korkunun üzerine bilgiyle gidilirse buna “aydınlanma” denilir.

Bilgi sizi genişlemeye ve daha geniş bir kimlik aramaya, “olmaya” zorlar. Sınırlı hayatın çerçevesini kırıp sizi daha
geniş bir alana sokar. Bilgi ve öğrenme arayışı ile sadeliğiniz
artar.

Herşeyi bilme yeteneğiniz ne için var ve bu ne için bu kadar önemli? Çünkü ne bilirseniz o olacaksınız. Ve herşeyi bilmeyi öğrendiğiniz
zaman, olan herşey olursunuz, ki bu Tanrı’dır, tümüyle: Sınırsız bilmek,
sınırsız hayat, düşüncenin tümü. Ve bununla tekrar sınırsız özgürlük ve
varlığınızın hazzısınız.

Herşey Tanrı zekası denen düşünceden gelerek var olur ve düşünceden yayılan heer şey tekrar Tanrı zekasına döner.


Her yıldız sistemi, her toz zerreciği, her varlık görülen-görünmeyen, bu ve öteki evrenlerden varlığının düşüncesini (kollektif algılama) Tanrı’nın
zekasına yansıtıyor. (Düşünce nehri, bilinç akımı) Yani geldiği yere. Her şey
yansıyarak düşünceye geri döner. Böylece her şey bilinir.

Bedeninizi kaplayan aura elektrik yoğunluğundan (bedeni evreleyen mavi korona) düşüncenin
sonsuzluğuna dek uzanır.
Aura, sizin Öz’ünüzdür. Varlığınızın Tanrısı olan Öz’nüz, herşeyin bilindiği bilinç akımına, yani Tanrı Zekası’na direkt olarak
bağlıdır. ...Işık alanı tüm düşünceleri bilgi nehrinden alır, bu güçlü alana
aktarır. Hangi düşünceleri bilmek istediğiniz sizin düşünce sürecinizi belirler.
Auranızın elektro manyetik bölümü düşüncenize uygun olan düşünceleri size çeker.
... Bilgi nehrinin devamlı akımı içinde bulunduğunuz için her şeyi bilme
yeteneğine sahipsiniz.

Bilinç akımından gelen düşünceyle yaşarsınız. ...Varlığınız bilinç akımından yayılan düşünce cevheri ile varlığını sürdürür.


Varlığpınızın her anını, bilinç akımındna gelen düşünceyle yaratırsınız... Düşündüğünüz ve hissettiğiniz herşeyi, herkesin alma olanağı
var. Siz onların, onlar sizin düşüncenizden besleniyorlar.

.

Dünyanız, toplumsal bilincin sınırlı, düşük frekanslı düşünceleri ile besleniyor şu anda. Bu düşüncelerin sizi beslemesine izin verdikçe, yarattığınız
duyguları yeniden dışarı gönderip insanın sınırlı düşüncesini körüklüyr ve
gücünü arttırıyorsunuz.

Süperbilincin yüksek frekanslı düşünceleri, anı yaşamaya, olmaya, hayata, uyuma, birliğe, sonsuzluk sürecine ait düşüncelerdir.
Bunlar sevgi düşünceleridir. Bunlar haz düşünceleridir. Bunlar deha
düşünceleridir. Bunlar sözcükle tanımlanamayacak sınırsız düşünceler ve yine
sözcüklerle ifade edilmeyecek duygulardır.

Yaygın inancın aksine, beyin düşünce üretmez. Sadece bilinç nehrinden gelen düşüncenin giriş kapısıdır.
Tanrılar tarafından, Öz’ünüzden geçerek gelen düşüncenin alınıp tutulması için
yapılmış bir organdır.

Beyninizin farklı düşünce frekanslarını alabilme işlevi, hipofiz bezi denen, sağ ve sol beyin yarımküresinin oratsında yer alan
çok güçlü bir ölçek aleti tarafından yönetilir. Yedinci çakra diye bilinen
hipofiz, beyninizi yönetir. Değişik düşünce frekanslarını alabilmesi için,
beynin değişik kısımlarının aktif hale getirilme görevi yapar. Düşünce ve mantık
kapasitenizi açan, düşünceyi bedeninize idrak edilmesi için yayan ve daha büyük
bir analayış için deneyimler yaratan kapıdır. Hipofiz üçüncü göz olarak da
bilinir.

Ego, insan deneyiminden geçerek kazanılan ve ruhda depolanan vebeynin manyık bölümü ile ifade edilen (sol üst yarıküre) anlayıştır....
Düşünce beyne ulaştığında önce mantık fonsiyonlarının yer aldığı sol üst yarıküreye gelir. ..... Ego, bedende daha geniş bir anlayış yaratacak
düşüncelerin geçmesine izin vermeyen bir engeldir.

Düşünce sürekli bedeninizin her hücresini besledikçe, tüm beden bu elektiriksel uyarıya yanıt
verir-tüm bedeniniz. Böylece her hücrenizden geçen düşünce, bedeninizde his, bir
seziş, bir duygu yaratır. Ve bu duygu kaydedilmek üzere ruha gönderilir. Ruh
büyük bir teyptir, hissedilen her duyguyu kaydeden tarafsız bir
bilgisayardır.... Ruh hissi (seziş) yeniden başvurabilek için bir duygu olarak kayda geçirir. Buna “bellek” diyorsunuz. Duygusal hissettiğiniz zaman
düşünceyi hissediyorsunuz demektir. ... Ruh, tüm bedence hissedilen düşüncenin
yarattığı duyguyu alır ve bellek kaydında benzer bir duyguyu arar ve beyninizin
“akıl” dediğiniz mantık bölümü bu duyguyu tanımlayan sözcüğü seçer.


Düşünce hissedildiği zaman verdiği duyguyu ruh kayda geçirir ve dah aönce deneyimlenmiş düşüncelerden edinilmiş benzer duyguları bellek bankasında
arar. Ve edindiği bilgiyi düşüncenin idrak edildiğini göstermek üzere beyne
gönderir. İdrak edilen düşünce tüm beden tarafından idrak edilir.
Düşünce nasıl idrak edilir ve bilinir? Duygu yoluyla. Bilmek bütünüyle bir duygudur.
Hiç bir şeyin düşüncesi hissedilene dek bilinmez.; ancak hissedildiğinde kimlik
kazanır. Bir düşünceyi bilmek, onu beyninizde kabul etmek, sonra onu
hissetmenize izin vermek, onu tüm bedeninizde deneyimlemektir. Bilgi bir şeyin
kanıtlanması değil, duygusal olarak sorgulanıp anlaşılabilmesidir.



Tüm bilgi’ye açılan kapı içinizde sevgili varlıklar. İçinizde yanan ateşle, her atom zerreciğinde, her yıldızda, her hücrede yanan aynı ateş. Tüm
hayatla bir oluşunuz ışık prensibi ile sağlanmıştır. Çünkü ruhunuzda duyguları
yaratan bu ışık, tomurcuklara, yıldızlara, her şeye hayat veren aynı ışıktır.
..... Birşeyi bilmek istiyorsanız, yapacağınız tek şey onu hissetmektir ve
hissettikleriniz daima doğru olacaktır.

Düşünce, hayat deneyimlerinizi ve hayatımızdaki olayları nasıl yaratır? Epifiz “bilgiyi uygulama” merkezidir.
Bilmenize izin verdiğiniz herşey önce bedeninizde gerçekleşecektir. Çünkü epifiz
bir duygu olraka kayda geçmesi için düşünceyi elektriksel akımolarak bedene
göndermekten sorumludur. Düşünceler sınırsızlaştıkça, bedeninize daha büyük ve
hızlı frekans yayılır. Bu yüzden, kendinizi daha hafif ve coşkulu hissedersiniz.
Bu duygu, frekansına uygun olarak ruhunuzda kayda geçer ve depolanır. Rauhta
kayda geçen her düşüncenin duygusu auraya bir beklenti olarak yansır; bu
beklenti, ışık alanınınızn elektromanyetik kısmını harekete geçirir ve bir
mıknatıs gibi kollektif eğilim - düşüncenize benzer olan şeyi size çeker. Tüm
düşünceleriniz, ürettiği duyguların aynısını size verebilen olayları, nesneleri
ve varlıkları size çekecektir. Ne için? Düşüncelerinizi üç boyutlu
realitede deneyimleyebilmeniz için. İşte buna Bilgelik deniyor. Bilgelik (hiket) sadece
düşünülen ve hissedilen bir şey değildir. Ancak, düşünme, hissetme ve yaşama
yoluyla kazanılır.

Arzu bir nesnede, bir varlıkta ya da deneyimde aranan doyumun düşüncesinden başka bir şey değildir. .. İçinizdeki arzunun yarattığı
aynı duyguyu verebilecek olanı size çeker. Kuvvetle ve tümüyle arzulanan şey
kuvvetle ve tümüyle gerçekleşir. ... En ufak bir kuşku olmadan bilmek, yüksek
frekanslı bir düşüncedir. Bir auradaki beklentinin gücünü arttırır. Böylece
arzularınızı gerçekleştirme gücünüz de artar.

Herşeyi bilme yeteneğiniz var..Beyniniz bunun için yapılmış... Fiziksel dünyada, fiziksel bedende yaşayan
tanrılar, Tanrı’nın hangi boyutunu isterlerse onu deneyimleyip anlayabilsinler
diye.. İstediğiniz her şeyi bilmek ile göz açıp kapayıncaya kadar
gerçekleştirmek yeteneğiniz var. Buna muktedirsiniz ve cenneti dünya da ancak
böyle yaratabilirsiniz.


Sınırlı Akıl:

Beyniniz Tanrı Zekası’ndaki tüm düşüncelerin frekansını algılayabilecek kapasiteye sahip
olmasına karşın, aktif olan kısmı sadece kabul ettiğiniz frekanslar
ölçüsündedir. ... Yalnızca toplumsal bilincin sınırları içindeki düşünceleri
uygun bulup bunun dışına çıkamadığınız için beniizin gerçekten çok dar bir kısmı
çalışıyor. Diğer bölümlleri yüksek frekanslı düşüncelere gerçekten kapalı.Çünkü
hipofiz bezinin ağzı beynin çalışmasına uygun olarak çok az
açılmış.

“Dar kafalılık” beş duyunuzla algılayabiliklerinizin ötesindeki herhangibir şeyin var olabilme düşüncesine kapalı olmaktır. Ancak, Tanrı realitesinde hiç bir şey imkansız değildir. .....Yalnızca size işlenen
sınırlı düşünceleri kabul ettikçe, beyninizin öteki bölümlerini asla harekete
geçiremeyecek ve günlk yaşamınıza hakim olan düşüncelerin ötesindeki düşünceleri
aslaa deneyimleyemeyeceksiniz. ... Biliyormusunuz, dahi olmak çk kolay. Yapmanız gereken tek şey, kendiniz için düşünmeye başlamaktır.

Eğer beyniniz tam kapasite ile çalışsaydı, bedeninizi bir anda ışığa
çevirebileceğinizi ve onun sonsuza dek yaşayabileceğini biliyor musunuz? Bir
organınızı yitirdiğinizde bedeninizin yeni bir organ yapabilme yeteneği olduğunu
biliyor musunuz? Tümüyle kullanıldığında beyniniz bedeninizi bir anda tam
iyileştirme ya da fiziksel olarak istediğiniz biçime sokma yeteneğine sahip.


Beyninizin şu anda kullanmadığınız bölümlerinin, yalnızca “bilmek” le bedenin herhangi bir bölümünü yenileme ve yeniden inşa etme yeteneği var.
Bedeninizin kendi kendini iyileştirebileceğini bildiğiniz an bu düşünce yaralı
ya da hastalıklı bölüme merkezi sinir sistemiyle büyük bir kıvılcım gönderir. Ve
bu her hücredeki DNA faktörünün hücreyi tekrar etme ve yenilemesini sağlar.
Mükemmellikle! Bunun bir mucize olduğunu mu sanıyorsunuz? Olması gereken bu!!!


Milyonlarca yıldır insanoğlunun çaresizlik içinde aradığı bu sonsuz gizem , “Tanrı” denen bu dini figur nedir? O düşüncedir ve o kendini algılama
yeteneğidir. Ve kendini algılayarak “olur” ve genişler. İşte Tanrı bu:
Düşüncelerin tümü, hatay ışığının yayılması ve yansıması. Ve tümüyle Tanrı olma
gücü içinizde. Tümüyle!. Beyniniz tam kapasite ile kullanılsaydı, sonsuzluğun
içindeki bu an olacaktınız; bilinen herşeyi bilecektiniz; güneşin rengi, denizin
derinlikleri, rüzgarın gücü ve ufuktaki yıldız olacaktınız.

Tanrı’yı tümü ile bilmekten ve O olmakan sizi alıkoyan nedir? Ego. .. Ego, Tanrı’nın ve
sizin bir ve aynı olduğunuz düşüncesini kabul etmenize izin vermez. Sonsuzluğu
yaratma gücüne de .. Ölümü yaratma gücüne de sahip olan yüce ve ölümsüz
varlıklar olduğunuzu bilmenize izin vermez. .. Deccal Egodur ve o yoplumsal
bilinçte hüküm sürer... Mesih ise tek bir kiş değil, içinizdeki Tanrı’nın
özelliklerini; gücü, güzelliği, sevgiyi, sınırsız hayatı tümüyle yaşayan her
insandır.... Deccal ve Mesih aynı tapınağı paylaşırlar ve bu tapınak sizsiniz.
... Mahşer siz Tanrı ile, siz Deccal; sonsuz bilinç ile sınırlı bilinç; deha ile
toplumsal bilinç arasındaki saaştır. Mahşer savaşı dışınızdaki değil, içinizdeki
savaştır. .... Tanrı olmak, sınırsız bilmek, sınırsız olmaktır.


Sınırsız Akıl
Kendinizi ne kadar çok severseniz, beyniniz o kadar çok açılır. O zaman yalnızca bedenle sınırlanmazsınız. Sizi bir arada tutan
olursunuz.


Sınırlı madde formunda Tanrı’yı öğrenme kapasitesine ulaştınız.. Sizi her zaman seven ve destekleyen Tanrısal Kaynak’tan kendinizi
ayırmayı öğrendiniz..... Yeniden sınırsızlığa dönebilmek, hazzın ve olmanın özgürlüğünü yaşayabilmek için, yeniden sizi bir arada tutan olmak zorundasınız.
Olabilmek için de, bir bedende sınırlı olmanızdan kaynaklanan toplumsal bilincin
dışında kalan sınırsız düşünceleri alabilmek için, yedinci çakra olan
hipofizinizi tümüyle aktif hale getirmek zorundasınız. Ancak böylelikle
kendinizi sınırsız Tanrı anlayışına açarak bilmenizi genişletirsiniz: Düşüncenin
tümü olan, kendisinin tümü olan, seven ve izin veren Tanrı.

Beyninizin kapalı kısımlarını hormon salgısıyla açan bu harika küçük guddeyi, yalnızca
istemekle uyandırabilirsiniz. Mesih olmak, Tanrı’yı bilmek istemek ve Tanrı gibi
olmak demektir. Tüm düşünceyi realitede yaşama arzusudur. Olduğunuz her şeyi her
an sevmek arzusudur. Kendinizi bütünüyle olmak arzusudur.

Ne olduğunuzu tümüyle sevdiğiniz an, toplumsal bilinci aşarsınız. Onaylanma arzusunun üstüne
çıkarsınız. Yargıyı aşarsınız. Zaman illüzyonunun ötesine gidersiniz. Yalnızca
kendinizi douma ulaştırmak için yaşarsınız. Sadece içinizdeki sesi dinlersiniz.
Yalnızca haz yolunu izlersiniz. Bu yol sizi Her Şeyi Bilen’in bilgisine
ulaştırır. .... İçinizdeki Tanrı’yı sevmek için yaşadığınız her an, yaşayıp
doyuma ulaştığınız her illüzyon, hazzı ve ışığı bulmak için yaptığınız her şey
varlığınızdan yayılarak bilinç akımına katılır.; bu bilinç akımı da tüm
insanlığı besler. Kardeşlerinizin kendilerine dönebilmeleri için yollarını
aydınlatırsınız- bu onları sevgili Tanrılarının evine götürecek
yoldur...

Varlığınızın Tanrısallığından sınırsız düşünceleri istediğiniz zaman, bu doyum düşüncesi ruhunuzda hissedilir. Ve bu hipofiz bezinizi harekete
geçirerek onu açmaya başlar. Hipofiz açıldıkça epifize daha fazla hormon salgısı
gider. Ve bu, çalışmayan bölümü uyandırır. Bedeninizce hissedilmesi için daha
yüksek frekansları alabilecek kapasitedeki beyin bölümlerini açar.
Gelen yüksek frekans düşünceleri beyninizin bu uyanmış bölümleri tarafından alınır.
Başınızın arkasında olan epifiz guddesi yüksek frekansları alır ve şişmeye
başlar. Bu şişme sizde baş dönmesi ya da baş ağrısı yaratır. Bu frekans çok
güçlü bir elektrksel akıma dönüşerek merkezi sinir sistemi yoluyla bedeninizin
her hücresine hücum eder. Bu nedenle kendinizde bir hafiflik, bir uyuşma,
karıncalanma hissedersiniz. Çünkü daha önce hissettiklerinizden daha güçlü bir
enerji tüm bedeninize büyük bir hızla yayılmaktadır. Bu frekans her hücreyi
kıvılcımlayarak hücrelerin titreşim frekansının artmasına neden olur. Sınırsız
düşünceleri daha çok aldıkça vücut daha hızlı titreşmeye başlar. Ve yavaş yavaş
ışık yaymaya başlarsınız. Çünkü yüksek frekanslı bedeniniz, frekansını
yükselterek ışıa dönüşmektedir.
Sadece bilme noktasına geldiğiniz an, bilginize sebep göstermeye ya da açıklamaya ihtiyaç duymadığınız an, kendi
kendinizin efendisi olmuşsunuz demektir. İşta o zaman mutlak bilgiye sahip
olursunuz.

Zekanız, yaratıcılığınız ve bilmeniz arttıkça, daha önce hissetmediğiniz ve bilmediğiniz şeyleri hissetmeye ve bilmeye başlarsınız. Bir
varlığa baktığınız zaman o varlığı içnizde hissedebilirisiniz. Düşüncelerinizden
önünüzdeki günlerin nasıl olacağını bilebilirsiniz.

Sınırsızlığı daha çok istedikçe, gelen düşünceleri daha çok kucaklayıp hissedersiniz; hipofiz daha
çok hormon salgılar, ağzı daha çok açılır. Kendinizi daha çok sevmeyi ve bilerek
yaşamayı seçtüğünüz zaman, beyniniz, varlığınızı saran Tanrı tarafındna daha çok
açılır – daha çok.. daha çok.. Artık sizi siz yapan bedeniniz değil, siz onu bir
arada tutan olursunuz. ...

Hipofiz Tanrı’ya açılan kapıdır. Beyninize daha yüksek düşüncelerin girmesine izin verdikçe daha çok açılır. Daha çok
açıldıkça daha çok bilirsiniz. Ve bildiğiniz her şey olursunuz.

Bir an gelir ki hipofiz sistemi tamamen açılır ve beyniniz tümüyle aktif hale geçer.
Hipofizin ruhsal bedeninde bulunan herşey aklı doldurur ve akıl artık asla eski
sınırlı haline dönemez. Çiçek bir kez açtımı bir daha kapanmaz... Beyin tümüyle
aktif hale geldiği zmaan bir çok realiteyi aynı anda yaşarsınız. Hem burada hem
Pleidas ta olabilirsiniz. .. Hipofiz tamamen açıldığında ölüm ve yaşlanma durur.
Bedeniniz ne isterseniz onu yapar artık. Bedeninize titreşim frekansını
yükseltmeyi söylerseniz, o kendini başka boyuta yükseltir. Ölüyü bile
diriltebilirsiniz. Bu denli güçlü olduğunuz zman Tanrı’nın tacını taşıyorsunuz
demektir. Saf hayat olan saf Tanrı olduğunuz zaman , sonsuzsunuz, herşeysiniz.
... Bu frekansı daha fazla deneyimledikçe hafifleyeceksiniz ve bedeniniz görünmez hale gelecek ve sizi buradan alıp götürecek. O zmaan tekrardoğuş
döngüsünden kurtulacaksınız.

Madde alemde kendini ifade eden üç boyutlu (öz-ruh-ego) bir varlıksınız ve ancak üç boyutla sonsuzu idrak edebilirisiniz. Varlığınızın Tanrısı ile konuşun ve Tanrısallığını hatırlamasını
isteyin ondan, hatırlayacaktır. .... Emir verirseniz endokrin guddeleriniz buna itaaat ederler. Ve varlığınızı daha geniş anlayışa ulaştıran duygulara
kavuştuğunuzda, çok kolay olduğu için, içinizdeki Tanrıya
şükredin...

Her şey olanı nasıl daha iyi bilirisin? Önce o olduğunu bil. Nasıl düşündüğün ve nasıl konuştuğun, kendine bilmek için ne kadar izin
verdiğini belirler.....”Varlığımın Tanrısı ile şimdi bu anda bilmem gereken her şeyi biliyorum. Öyleyse olsun!”. Ve yanıtları bekle.”biliyorum” sözcüğü bu
bilgilerin gelmesi için kapıyı açacaktır.... “Bilmiyorum” diyerek ya da bilginin
size geleceğinden kuşku duyarak hayatınızı ve yaratıcılığınızı nasıl da
sınırlıyorsunuz..... Böyle konuştuğunuzda, böyle düşünüyorsunuz demektir ve böyle düşündüğünüzde, bu düşüncenin duygusu ruha kaydolacaktır. Ve ruh, düşünce
sürecinizi doyuma uğratan realiteyi yaratır.

Bilmek inanmak değildir. İnanmak sanmak, bilmek kesinliktir. ... Sizden hiç bir şeye inanmanızı
istemiyorum, bilmenizi istiyorum.. Aydınlanmak bilmektir – kuşku, inanç, iman ya
da umut olmaksızın... İdrak deneyimden geçer, böylece anlayış kazanırsınız.


Tüm alemin yaratıcısı, kesinlikle bilmektir. Kesin bilmekte olmak için de “biliyorum” de. Asla kuşkulanma ve tereddüt etme... Daha büyük düşüncelerin
yaratıcılığına bilme kapısını açtığıızda “deha” oluşur.

Eğer sürekli olarak “Varlığımın tanrısallığıyla bunun yanıtını şimdi biliyorum. Ve buna
açığım. Öyleyse olsun” derseniz, çözümün bilgisine ulaşırsınız. .. Bilmek sizi
idrake açık tutar. Yasa koyucu sizsiniz. Biliyorum emrini verdiğiniz anda o yasa
gerçekleşir.

Bilmek içinizdeki cennetin bolluk kapılarını açar. Bir arzunun zaten gerçekleşmiş olduğunu bilmk, arzunun düşüncesini güçlendirir;
auranızdan bilinç nehrine gönderir ve almaya hazır olduğunuz içinde arzunuz
gerçekleşir... Gerçek şu ki herşey zaten sizin. Bunu bildiğiniz zaman her şey
size sunulacaktır.

Eğer tüm sözcükleri alıp size yalnızca bir kaç sözcük bıraksaydım şunlar olacaktı: “Şimdi, Biliyorum, Eminim, Bütünüm, Tanrı’yım,
Ben’im.” Eğer bunlardan başka sözcük olmasaydı, artık bu dünyada sınırlı
olmayacaktınız.

Saf düşünce haline yeniden dönebilmek için egoyu yenmek zorundasınız... Ego zaman, mekan ve ikilem illüzyonunun sınırları içinde algılar.. Her şeyi sağ kalma mücadelesi ve onaylanma sınırları içinde algılar.
İşte saf düşünceyi bölen ve yargılayan budur.

... Bilmek asla hiç bir şeyi yargılamaz. Bildiğiniz zaman, düşüncenin gerçek ya da doğru olup olmadığı
hakkında bir kuşkuya kapılmazsınız- tüm düşünceler doğru ve gerçektir. Bilmek
düşünceyi tartmaz ya da değer biçmez. Bilmek düşünceyi olduğu gibi alır.
Kesintisiz ve sansürsüz.

Varlığınızın Tanrısallığından, sınırsız bilmeyi istediğinizde, düşüncelerin yargılarla saptırılmadan bilincinize
girmesine izin vermelisiniz. .. Arzularınıza yön veren ego, düşünceleri bilinçli
olarak kabul etmeye başladığında, hipofiz sınırsız anlayışı almak için beynin
bir başka bölümünü harekete geçirir. .. Her zmaan yapmanız gereken tek şey: Açık
olmak...Düşünce süreciniz yargılar ve egodan uzaklaştıkça, süperbilinç
düşüncelerinin beynin algılama bölümüne girmesi kolaylaşır.

Kendine ve hayata yargısız gözlerle bakmayı öğren..Bir çiçeğe baktığınızda onu “çiçek”,
“ışık”, “hayat”, “varolan” olarak görebiliyorsanız, güzel-çirkin demiyorsanız, düşünceyi saf hali ile algılıyorsunuz gemektir. Tanrı’nın
düşündüğü gibi düşünürseniz, her şeyi eş,t ve olduğu gibi görürsünüz.
Hissettiklerinize yargı ve sınır koymadığınız her an, beyninizin sınırsız
düşünceleri alabilme kapasitesini arttırarak, günlük otomatik yaşantınızın
dışına çıkarsınız....

Öteki varlıkların yaşam biçimlerine baktığınızda, onların özünden başka bir şey görmeyin...Yargılarsanız, ruhta kaydolan bu duygular, kendi davranışlarınızı sürekli yargılamanıza neden olur. ... Kimse
yargılanmaya değmez. Hiç bir ırk, hiç bir davranış, hiç bir şey kendinizi
tanrısallığınızdan saptırmanıza değmez. İnsnaları kim olurlarsa olsunlar,
kendilerini nasıl ifade ederlerse etsinler, onları, böyle olmalarına izin veren
içlerindeki Tanrı için sev. Onların da özü Tanrı olduğu için sevilmeye layıklar.
Ancak onları kendin gibi seversen, kendini de olduğun gibi sevebilirsin.
..İçinde onlara karşı bu sevgiyi duyduğun takdirde, saflaşarak özün olacaksın.


Düşünce sürecinizden yargıyı nasıl atabilirsiniz? Duygularınızın ve bu duyguları dpğuran düşüncelerinizin farkında olarak.İşte bu farkında oluş
sayesinde düşüncelerinizi arındırmayı kendinize
öğretebilirsiniz...
Saptırılmış düşünceler kendinizi veya başkalrını yargılamk ve tek yönlü bakmaktan kaynaklanır. Ve bunlar hoşunuza gitmeyen tüm duygularınızın oluşmasına neden olur. Bu ilişkiyi farkedince düşünceleriniz
arındırmaya başlayacaksınız.

Olmak, kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek ve kendinizi olduğunuz gibi sevmektir. Ne hissediyorsanız o duyguyu yaşayın. Olmak tümüyle anda yaşamaktır. Çünkü olan herşey şimdidedir.... Olma halinde düşünceleriniz geçmiş ve gelecekle uğraşmaz. Olma süreci içinde
hayatın özü ve anın sürekliliği vardır.

Olmaktan başka hiç bir şey yapmak zorunda değilsiniz. Varlığınızdaki Tanrı, düşündüğünüzü, istediğinizi
size çekecektir. Yalnızca tüm düşüncelere açık olduğunuzda Tanrı’nın sesini
işitebilirsiniz. Ve o zaman bilmek istediğiniz herşeyi göz açıp kapatıncaya
kadar bilebilirsiniz. Düşüncelerinizi yargılamadan, ruhunuzda duygu olarak
hissettiğiniz zman sınırsız Tanrı olarak yaşarsınız- yalnızca Öz’e açıksınız
demektir. Ancak o zaman kendi Tanrısallığınızın saf bir kanalı olabilirsiniz ve
Tanrı Zekası’nın tüm sadeliğine yaklaşırsınız.

Bilerek ve izin vererek yaşamayı öğren. O zaman egoyu yenmiş olursun...

Bedenini sev. Ona karşı şevkatle davran. Onu besle, bak. O, bu dünyadaki yaşamı deneyimleyebilmek için
sahip olduğun tek enstrüman. Düşüncelerinde sınırsız ol ama bunu yapmanı
sağlayan araca iyi bak. ....

Bir çiçeğin açışından duygulanmak, güneşin doğuşunu beklemek, bu doğuşun görkemini yaşamakbilme yeteneğinden
kaynaklanmaktadır. Dşünce ve duyguyla bir olmak. Buna “vecd” hali denilir. İşte böyle “iyi” olun.

Zamanın başlangıcından da daha önce sizi seven, yaşadığınız her hayatta sizinle olan, bedeniniz ölürken de, bedeninizi alıp
yükselirken de sizinle olacak tek varlık, yine sizsiniz. Yaşadığınız her şeye
dayanacak kadar sizi sürekli seven sizsiniz. Kendinizi kucaklayıp sevdiğiniz ve
bu sevgi sizin ölçütünüz olduğu zmaan, insanın toplumsal bilincini aşarak Tanrı
Bilincine ulaşacaksınız. Siz güzelliğin ötesindesiniz. Kusursuzluğun
ötesindesiniz. Yasa, dogma, toplumsal standartların ötesindesiniz. Sizin
doyumluluğunuz, Tanrının doyumluluğudur. Ve yazgınız bu doyumluluğa ulaşmaktır.


Siz düşündüğünüz kadarsınız. Her şey olan Tanrı’yı bil.Hiç bir şeyin sonlu olmadığını bil. Hiç bir şeyin mutlak olmadığını bil.

Kimsenin sizi esir etmesine ya da korkutmasına izin vermeyin. Daima bir yol vardır ve
daha iyi bir yol.

Seni sınırlayan herşeyle yüzleş, onları tanı, kucakla. Yen! Tanrı’yı tümü ile bilmekten alıkoyan seni alıkoyan her şeyi dışla.


Korkularını tanı ve onların illüzyon maskelerini indir. Sonsuz olduğunu ve bilinmeyende seni mutluluk ve hazdan alıkoyan hiç bir şey olmadığını bil.


Kaynağını dikkate almaksızın gerçeğe açık ol, bırak hislerin sana rehberlik yapsın... Tanrı herşeydir. Bir çimen tanesi, bir an bile kendini
herşey olan bu kaynaktan ayıramaz. Olgunlaş, hangi biçimde gelirse gelsin
gerçeğe kulak ver. Ve onu alacak kadar değerli olduğunu bil.

Herşeyin üzerinde kendinize “olma” izni verin. Çünkü olmakta siz herşeysiniz. Yalnızca
kendi öznüz olduğunuz zmaan, BEN prensibi olduğunuzda tüm hayatla uyum içinde
olacaksınız. O zmaan insan olarak yarattığınız ayrımı Tanrı’yla bir olmaya
dönüştürmüş olacaksınız.

ALINTI / Ramtha – Beyaz Kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder