Gökten Gelen Işıktan, Yeryüzündeki ve Yeraltındaki Işıklara Selam Olsun..

2 Haziran 2014 Pazartesi

Ley Hatları

 

Ley  Hatları

“Yeryüzünün, Ley ağı sayesinde yansıyan yaşam gücü, aynı Pranik alanın parçaları olmaları nedeniyle Güneşinki ile de sıkı sıkıya bağlıdır.

Bu nedenle Güneş, yeryüzünün ley ağı ve yeryüzündeki doğal oluşumların hepsinin sahip olduğu sağlık ya da yaşam gücü arasında eşi görülmemiş yakın bir ilişki vardır.

Tarih boyunca insanların içgüdüsel, sezgisel ya da şuurlu bir biçimde yeryüzünün ley ağına ilgi göstermiş olmalarının nedeni de budur. Böylelikle insanlar gerek fiziksel gerekse ruhsal sağlıklarını korumanın yanında, kendilerini çevreleyen doğal oluşumların gelişimini de sürdürmeyi ve zenginleştirmeyi başarmışlardır. Bu arada yeryüzü ile aralarındaki ilişkiyi de tanıma fırsatı bulmuşlardır.”

(Kaynak: http://www.bilyay.org.tr/rmdergi.asp?ds=56&name=56_06 )

Tarih boyunca inşa edilen bina ve tapınakların mimarları, yerbilim uzmanlarıyla birlikte gizemli LEY hatlarını arayıp titizlikle buldular ve binalarını onların üzerine kurdular.

Ley Hatlarının kesişme yerleri denilen bölgeler de dünya arazisi üzerinde belirlenen dünyaya ait en büyük enerjilerin ortaya çıktığı yerlerdir..Bir bakımdan yeryüzünün enerji cennetleridir ve dünyadaki enerjinin kaynak noktalarıdır.

Batı dünyasının genel olarak Ley Hatları adını verdiği akışkan özellikli enerji kanallarıyla yeryüzünün örülmüş olduğu artık kesin olarak biliniyor. “Dünya enerjisi”, “Telürik Enerji” veya “Küresel Biyoenerji” gibi isimler de alan bu hatlar, yerkürenin manyetik gücünden farklı olarak, dünyayı yerküre üzerindeki belirli doğrusal çizgilerle dolaştığı varsayılan bir enerji türüdür. Bu terim ilk kez 1925 yılında bu hatları “yeniden” keşfeden İngiliz araştırmacı Alfred Watkins tarafından kullanıldı.

Uçak ve gemilerin iz bırakmadan kayboldukları; manyetik sapmaların, manyetik aygıtların arızalanmalarının ve anti-gravitasyonel (yerçekimine zıt) olayların meydana geldiği manyetik anomali alanları vardır.

Bunların en ünlüsü Bermuda Şeytan Üçgeni' ve bir diğeri Japonya’nın güneyindeki, “Dragon Üçgeni” dir.

Araştırmacı Ivan Sanderson'a göre yeryüzünde simetrik bir dağılım gösteren 12 manyetik anomali alanı vardır. Ama ley hatlarında akan enerjinin 12 değil 7 merkezi vardır ve bir çokgenin yüzeyleri biçiminde simetrik dağılmamışlardır.

Hint okültizmine göre de yerkürede de insan bedenindeki gibi 7 şakra vardır.

Bütün bu noktaların hepsini çizgilerle (ley çizgileri-hatları deniliyor) bağladığınızda mükemmel bir yirmiyüzlü elde edersiniz.

Bilimadamları Goncharov, Morozov ve Makarov’un bulgularına göre, eğer bu yirmiyüzlüyü alır ve bir onikiyüzlüye çevirirseniz dünya tarihinde yeralmış her bir büyük monolitik yapının haritasını çıkaran dünya çapında bir şebeke elde edersiniz.

Büyük Piramit, Stonehendge, Paskalya Adasındaki taş heykeller, Meksikadaki güneş ve ay piramitleri gibi. Kadim kentler, kiliseler, tapınaklar, batık kentler, taş yapıtlar hep bu hatlar üzerinde inşa edilmişlerdi.

İrlandalılar bu yollara “peri çizgileri” derken Almanlar “kutsal hatlar” diyordu.

Yunanlılarsa onlara “Hermes’in kutsal yolları” adını veriyordu.

Çinliler onlara “Ejderha akımları” (Dragon Streams) adını veriyordu. Diğer pekçok toplum da bu hatları görebildiklerini ve onlara uygun olarak yollar ve yapılar inşa edebildiklerini öne sürmüşlerdir.
Geometri, vibrasyonun (titreşimin) temel davranış biçimidir.
Titreşim ise evrenin doğasıdır.

Bu, kutsal geometrinin doğal fizik evrenin yapısına ve düzenine hakim olduğunun ispatıdır.
------------------------------------------------------------------------------------------

Yerküredeki tüm kutsal, inisiyatik ve spiritüel faaliyetler hep bu şakralarda yoğunlaşırlar.

Hatta bazı okültistlere göre Dünya şakraları henüz tam anlamıyla faaliyette değildirler. Tam anlamıyla harekete geçtiklerinde Dünya büyük bir değişime uğrayacaktır.

Okült bilgilere göre "Omfalos" gezegenimizin göbeği, ana şakrası, hatta gerçek bir coğrafi dağı göstermeyen kutsal bir dağla ifade edilen yerdir.

Ley ağı sadece insan biçimindeki yeryüzü ruhunun enerjisini taşımakla kalmaz, aynı zamanda yeryüzünün ve üzerinde yaşayanların gelişimi için gerekli olan galaksiye ait diğer güçlerin de alıcılığı ve dağıtımı görevini üstlenir.
Galaksiye ait bu güçlerin en bilinenleri burçlar kuşağındaki takımyıldızlar ve güneş sisteminin diğer gezegenleriyle özdeşleşenlerdir; daha az bilinen ancak aynı oranda önem taşıyan bir diğeri de Pleiades, Büyük Ayı ve Sirius gibi yıldızlarla olan ilişkilerdir.

Şamanist Türk tradisyonlarına göre, yerin göbeği, "Göğün Göbeği" denilen Demir Kazık Yıldızı ile irtibat halindedir; Dünya başka yıldızlardan da tesir almakla birlikte esas olarak bu yıldızdan tesir alır.

Kimi araştırmacılara göre bu yıldız, Mu ve Atlantis kıtalarından göç etmeden önce ve göç ettikten sonra, kozmik irtibatlarla yüksek bilgilere sahip olmuş Türkler'in atalarının tümüyle "yoğun demir"den oluştuğu ileri sürülen Sirius-B yıldızına verdikleri addır.

Bu yıldızla irtibat halinde olduğu söylenen yerin göbeği ana şakra Omfalos Grekler'de Olimpos, Hintliler'de Meru ve Kailas, İslami tradisyonda Kaf Dağı, Toltekler'de Aztlan'ın Ak Dağı, Kelt'lerde Yeşil Ada'daki Ak Dağ, Altay Türkleri'nde Altın Dağ, diğer türk tradisyonlarındaysa Demir Dağ, 7 Kudaili Semuru Dağı veya Kut Dağı gibi isimler almıştır...

Ezoterik bilgilere göre, kutsal coğrafyayı, yani yerküre şakralarının haritasını ve ley enerjisinden psişik ve fiziksel faaliyetlerinde yararlanmayı iyi bilen Atlantis ve Mu halkları kıtalarını terketmek zorunda kaldıkları zaman, rastgele yerlere göç etmemişler ve bu enerjinin yoğun olarak dolandığı bölgeleri tercih etmişlerdir.

Bu halkların anavatanlarından göç ettikleri başlıca bölgeler şunlardır:

1-Anadolu

2-Orta Asya (Uygur Türkleri)

3-Mısır

4-Yukatan (Meksika)

5-And Dağları'nın orta kısmı (Arjantin'in kuzeyi)

Eski Türk tradisyonlarında Dünya'yı ortasından öte aleme, yani Sirius'a bağlayan, dallarıyla şamanlara Dünya'dan yüksek alemlere psişik-spiritüel yolculuk yapma olanağı sağlayan kutsal bir ağaç vardır; buna "Dünya Ağacı" denir...

Bir diğer adı da Demir Ağaç'tır... İşin ilginci, bu sembolizme İskandinav mitolojisinde de rastlanır ve kimi tradisyonlarda Dünya Ekseni (axis mundi) olarak ifade edilir.

Dinler için binlerce insanın gerektiğinde öldüğü ve elden bırakmamak için herşeyi yaptığı özel yerler mesela Kudüs Tapınağı, Kabe gibi kutsal yerlerin de bu büyük anahatların kesişimi üzerine kurulu olduğu da söylendi.

Böylece sadece dünya hatlarının değil, göksel hatların da kesişimindeki bu binalara dönülerek yapılan ibadetler (kıble kavramı) o canlının o yönden yayılan bu hayatiyet akışına, kendi çakra sistemini açması beslenmesi ve temizlenmesi imkanına da yol açıyordu.

Popüler kültürde örneğin çizgi romanlarda ve bilgisayar oyunlarında ley akışlarına sık sık değiniliyor.

Atlantis / Martin Mystére‘nin, “Dünyanın Sınırındaki Ev” öyküsünde, böyle bir kesişim noktasına kurulan çok özel bir iç mimarisi olan evin, insanları bir noktadan bir noktaya, hatta bir boyuttan diğerine ışınlamaya muktedir olduğu bile idda edildi.

Stephen King ünlü Kara Kule serisinde kahramanlarının IŞIN’ı ve Yolu takip ettiğin anlatmıştı. Bu çizgiler dünya boyunca gittiği gibi paralel evrenlerdeki dünyalara ve tüm zamanlara ulaşıyor ve herşeyin merkezindeki Kara Kule’de birleşiyordu. Bunun için Kara Kule aynı zamanda müthiş bir güldü. Kırmızı insanı ruhani coşkuyla ve yaşamla dolduran tek bir güldü. Kitabın eksenini oluşturan Işın’ı yıkmaya çalışan bir kırıcı grubu tüm kötülükleri ile zaman ve uzay dengesini bozmaya çalışıyorlardı.

Anlatılan olayların ortak yönü ise gezegenimizin içinde ve üstünde bir spiral akışla dönen esneyen kilometrelerce uzanan bu akışların akapunktur biliminde insanın üzerinde bulunduğu gösterilen enerji çukurları nehirleri, tepeleri gibi bölgelerinin olması. Bu yönüyle insan yeryüzünün bir kopyası.

LOST dizisinin 5. sezonu ile birlikte bazı evrensel ve binlerce yıllık bilgilere göndermeler de yapıldı. Örneğin Adanın yerini bulmak isteyen ekip uzman bir bayana gider. Özel bir odada sallanan çok büyük bir sarkaç ipin ucunda dönmektedir. Kadın, ada ile bu odanın aynı enerji hattı üzerinde olduğunu ve bağlı olduğu enerji hattı aracılığı ile yerinin bulunması için formüllerle hesaplama yapıldığını anlatır.

Carlos Castaneda, bir gün daracık bir mağarada üstadı Don Juan Matus tarafından yüksek bir görüş gücüne yükseltilir ve birdenbire saç örgüsü gibi ışıl ışıl ve devasa boyutlarda akışları görür. Dünyayı saran hatta oluşturan bu örgü hem yaşam taşımakta hem canlı farkındalık ve algıyı taşımaktaydı. tüm canlılar farklı enerji örgülerine bağlıydı ve dünya devasa bir enerji ağıydı…

Derlenmiştir

Resimde :

-Üst sol :Dünya'nın Izgara Sistemleri

-Üst sağ :Çin fu köpekleri ve Yaşam Çiçeği

-Alt sol:Dymaxion Map (Dymaxion Haritası)




Buckminster Fuller tarafindan çizilmiş, tüm kıtaların tamamını tek parca kağıt üzerinde, kıtaların en az bozulmuş haliyle gösterebilen tek haritadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder