Gökten Gelen Işıktan, Yeryüzündeki ve Yeraltındaki Işıklara Selam Olsun..

30 Haziran 2014 Pazartesi

Anatomik Sistemlerimiz Bize Neler Söylüyor



Bedeninizin Sistemleri :


Bağışıklık Sistemi________________________


Bağışıklık sisteminin işlevi virüsleri, bakterileri ve başka yabancı unsurları tanımlayıp ortadan kaldırmaktır.

Sistem lenf düğümleri, immunoglobulin olarak bilinen kan proteinleri, lenfosit adındaki beyaz kan hücreleri, bu hücreleri üreten organlar ve onları taşıyan kandan oluşur.

Kendinizi güvensiz hissettiğinizde, iç çatışma, baskı ya­şadığınızda, izin vermek yerine ittiğinizde, yönlendirildiğini­zi ya da tehdit edildiğinizi düşündüğünüzde bağışıklık siste­miniz bozulmaya başlar.

Bu noktada içinize odaklanmayı Öğrenmeli ve bedenini­zin doğal bilgeliğinin size çalışma ve dinlenme zamanlarınızı söylemesine izin vermelisiniz. Kendinize sadık kalmaya yo­ğunlaşın, kendinizi ve inançlarınızı savunacak cesaretiniz olsun. Çevrenizdekilere hayır demeyi öğrenin, çünkü hep evet demek sağlığınıza zarar verir. Dengeli bir yaşam sürme­yi amaçlayın, başkalarmınki için kaygılanmadan önce kendi gereksinimlerinizi giderin, arzularınızı doyurun.

Dolaşım Sistemi__________________________

Dolaşım sisteminin işlevi, karmaşık damarlar aracılığıy­la besinleri ve oksijeni bedendeki tüm sistemlere taşımaktır. Başlıca kalp, damarlar ve lenfatik sistemden oluşur ve bede­ninize gerekenleri sağlar.

Öfke, korku, kendinden nefret etme, eleştiri, düş kırık­lığı, kalp kırıklığı ve özgüven yitimimine takılıp kaldığınızda dolaşım sistemi bozulmaya başlar.

Bu durumda sevgi almanın ve vermenin üzerinde dur­mak önemlidir. 


Endokrin Sistemi

Endokrin sisteminin işlevi hormonları üretip kana ulaş­tırmaktır. Hormonlar bedenin neredeyse tüm bölümlerini etkileyen ulaklar gibi işlev görür.

Endokrin sistemi duyguların, davranışların, doku işlev­lerinin ve metabolizmanın düzenlenmesine önemli bir rol oynar. Gelişimi, cinsel güdüyü arttırır, beden ısısını denetler. Ayrıca hasarlı dokuları onarıp enerji oluşturur.

Hipofiz, pineal, tiroit, paratiroit ve adrenalin bezleri, hi-potalamus, yumurtalıklar, testisler ve pankreastan oluşur.

Kendinizi dengesiz, gergin, duygusal, sıkışık, bunalmış hissettiğinizde ve kafanız karıştığında endokrin sistem bo­zulmaya başlar

Bu noktada, size daha dengeli, sağlıklı ve mutlu bir ya­şam biçimi olanağı sunan bedeninizin mesajlarını dinlemeye çalışmalısınız.


İskelet Sistemi _______________________



İskelet sistemi bedenin temelini oluşturur, onu destek­ler. Ayrıca öbür bedensel sistemleri dış etkilerden korur.

İskelet sistemi başlıca kemikler, tendonlar, kıkırdaklar ve bağ dokulardan oluşur.

Kendinizi ve çevrenizdekileri sertçe yargıladığınızda ya da ihanet, dargınlık, katılık, sınırlandırma, karamsarlık ve kı­nama duyguları taşıdığınızda iskelet sistemi bozulmaya baş­lar.

Bu durumda daha esnek, kendi kendine yeten, şefkatli, sorumlu ve güçlü duruma gelme olanağınız var demektir. Bağışlamayı, yeni durumlara yapıcı tavırlarla uyum sağlama­yı ve her olayda bir iyi yan görmeyi öğrenmeniz gerekir.

Kas Sistemi



Kas sisteminin işlevi bedene hareket kazandırmaktır. Ayrıca bize güç, esneklik ve destek sağlar.

Bedende üç değişik kas dokusu bulunur: Çizgili kaslar, düz kaslar ve kalp kasları. Kaslar en iyi biçimde çalışmak için enerji, oksijen, glikoz ve başka besinlere gerek duyar. Bu maddeler hücrelere dolaşım sistemiyle taşınır.

Aşırı gerginlik, kaygı, üzüntü ve sorumluluk taşıdığınız­da kas sistemi bozulmaya başlar. Aşırı düşünme, öfke, çalış­ma, korku, güvensizlik ve sınırlı destek de kaslarınızı zayıfla­tır.

Bu noktada iç gücünüzünü geliştirmeli, bir destek ağı yaratmayı, gevşemeyi ve gerginliği gidermeyi Öğrenmeli, korkularınızla yüzleşmeyi, duygularınızı dile getirmeyi bil­melisiniz.

Lenfatik Sistem__________________________

Lenfatik sistemin İşlevi fazla doku sıvılarını gidermektir. Ayrıca bakterileri yok eden bağışıklık ve antikor hücrelerini üretir.

Lenf düğümleri, kanalları, damarları ve dalak, apandisit, bademcikler ile timüs bezinden oluşur.

Kendinizi kırılgan, ürkek, yalnız, sevimsiz ve reddedil­miş hissettiğinizde lenfatik sistem bozulmaya başlar.

Bu durumda cesaret, öz saygı ve liderlik alıştırmaları yapmalısınız. Kendinizi değerli görmeye, sevmeye odaklan­man; rahatça yaratıcı, canlı ve doğal olabileceğiniz destekle­yici bir ortam yaratmaya çalışmalısınız.


Örtü Sistemi____________________________

Örtü sisteminin işlevi bedeni dış dünyanın zararlı mad­deleri ve etkilerine karşı korumak, beslemek, yalıtmak ve desteklemektir.

Örtü sistemi deri, saçlar, tırnaklar ve bazı dış salgı bez­lerinden oluşur.

Kendinizi kullanılmış, savunmasız, küçük düşmüş, öf­keli, gergin, suçlu, yalıtılmış, yalnız, tetikte hissettiğinizde ve eleştirdiğinizde örtü sistemi bozulmaya başlar.

Bu noktada kendinize inanma, iç dayanıklılık, başkaları­na açıklık, güzelliğin değerini bilme ve kendinize bakma üzerinde çalışmalısınız.


Sindirim Sistemi

Sindirim sistemi besinleri parçalayarak tüm bedenin en iyi şekilde çalışması için gereken enerjiyi oluşturur. Ayrıca bedensel atıkları toplayıp sindirilemez lifler olarak dışarı atar. Besinlerin işlenmesi zarar görünce sağlığınız da etkile­nir.

Sindirim sistemi başlıca ağız, yutak, mide, ince ve kaim bağırsak, rektum ve anüsten oluşur.

Çözülmemiş öfke, kendini baltalama, korku, kararsızlık, suçluluk, kınama, kıskançlık ve kurbanlık duygularına kapıl­dığınızda sindirim sistemi zarar görmeye başlar.

Bu durumda kendinizi güçlendirme, değerli görme, ya­ratıcılık, yüreğinizi ve ruhunuzu besleme, eskilerden kurtu­lup yenileri getirme alıştırmaları yapmalısınız. Sabır ve hoş­görü üzerinde çalışarak kendinizi sevmeyi ve onurlandırma­yı öğrenin.


Sinir Sistemi

Sinir sisteminin işlevi iç ve dış dünyalar arasındaki ileti­şimi sağlamaktır. Dış bilgiler sinir sisteminin duyu organla­rıyla toplanarak beyne aktarılır ve gerekli değişimlerin yapıl­ması için oradan organlara, dokulara, hücrelere ulaştırılır.

Sinir sisteminin bileşenleri beyin ve omurilik (merkezi sinir sistemi) ve sinirlerdir (periferik sinir sistemi).

Iç ve dış çatışmalar, gerginlik, korku, zorlanma, kınama, olumsuzluk ve çöküntü sinir sistemine zarar verir.

Bu noktada gevşemeyi öğrenmeli; iç gücünüzü, bilgeli­ğinizi, kişisel sorumluluklarınızı ve mizah anlayışınızı geliş­tirmelisiniz.


Solunum Sistemi


Solunum sisteminin işlevi kana oksijen sağlayarak atık gazları bedenden uzaklaştırmaktır. Oksijeni gerekli yerlere ulaştıran solunum sistemimiz sayesinde enerji üretir, beden­lerimizi kımıldatır ve büyürüz.

Solunum sistemi sinüsler, boğaz, soluk borusu ve akci­ğerlerden oluşur.

Yalnızlık, değersizlik, nefret, dargınlık, karamsarlık, ke­der, yargılama ve Öfke duyguları taşıdığınızda solunum siste­mi bozulmaya başlar.

Bü durumda şefkat, bağışlama, sevgi, umut ve güven­meyi öğrenmeniz gerekir.


Üreme Sistemi___________________________

Üreme sisteminin işlevi üreme, cinsel ilişki, yenilenme ve yaşamdır.

Üreme sistemi erkeklerde testisler, prostat bezi ve pe­nisten; kadınlarda yumurtalıklar, rahim, göğüsler ve vajina-dan oluşur.

Kendinizi suçlu, utanmış, küçük düşmüş, iğrenmiş, öf­keli, eleştirel hissettiğinizde ve eski ilişkilerden Ötürü kur-banlaştırıldığmızı, incitildiğinizi düşündüğünüzde üreme sistemi bozulmaya başlar.

Bu noktada kendinizi sevmeyi ve değerli görmeyi, in­sanları bağışlamayı, özgüveninizi geliştirmeyi, olumsuz inançlardan kurtulmayı ve tenselliğinizin tadını çıkarmayı öğrenmeniz gerekir.


Uriner Sistem__________________________


Üriner sistemin işlevi suyu fıltreleme süreçlerinin ar­dından bedende dolaştırıp çeşitli sistemlere temiz sıvı sağla­maktır. Bedende biriken atıklar hastalık ve ölüme yol açar.

Uriner sistem böbrekler, idrar kanalları ve idrar kesesin­den oluşur.

Kendinizi öfkeli, karamsar ve değersiz hissettiğinizde, ayrıca sizde bir şeylerin ters gittiği yönünde derin inançların yanı sıra suçluluk ve korku taşıdığınızda üriner sistem bo­zulmaya başlar.

Bu durumda eylemlerinizin sorumluluğunu almalı, ba­ğışlamalı, öfkeyi bırakmalı, öz değeriniz üzerinde çalışmalı ve kendinizi sevip saymayı öğrenmelisiniz.
İnna Segal

Renklerin Dili / Menekşe






Menekşe

Menekşe rengi sinir sistemini yeniler; uykusuzluk, ruh­sal rahatsızlıkla, fiziksel hastalıklar ve beyin sakatlanmaları­nın giderilmesine yardımcıdır; sezgileri harekete geçirir, ya­ratıcılığı açar ve psişik farkmdalığı yükseltir. Karmayı çöz­meye ve geçmişte sizi etkileyen sorunlardan özgür kalmaya yardımcı olabilir, iyileşme sürecinde menekşe rengini kul­lanmak kendinize ve çevrenizdekilere değer vermenizde yardımcıdır. Manevi farkındalığa açık olanlar çoğunlukla bu renge çekilirler.

Fiziksel düzeyde menekşe sara, göz sakatlanmaları, böb­rek sorunları, nevralji, romatizma, siyatik ve tümörlerin te­davisinde yardımcıdır. Menekşe aynı zamanda kemik gelişi­mine katkıda bulunur, dalağı çalıştırır, kanı arındırır ve öfke­yi yatıştırır. Etkisi enerjileri dengeler ve hücreleri yeniden düzenler.

Çok fazla menekşe sorumsuzluk, kendini beğenmişlik, güvenilmezlik ve değişken davranışlarla ilişkilendirilir.

İnna Segal





27 Haziran 2014 Cuma

Sindirim Sistemi / MİDE & BAĞIRSAKLAR




Sindirim Sistemi

Sindirim sistemi besinleri parçalayarak tüm bedenin en iyi şekilde çalışması için gereken enerjiyi oluşturur. Ayrıca bedensel atıkları toplayıp sindirilemez lifler olarak dışarı atar. Besinlerin işlenmesi zarar görünce sağlığınız da etkile­nir.

Sindirim sistemi başlıca ağız, yutak, mide, ince ve kalın bağırsak, rektum ve anüsten oluşur.

Çözülmemiş öfke, kendini baltalama, korku, kararsızlık, suçluluk, kınama, kıskançlık ve kurbanlık duygularına kapıl­dığınızda sindirim sistemi zarar görmeye başlar.
Bu durumda kendinizi güçlendirme, değerli görme, ya­ratıcılık, yüreğinizi ve ruhunuzu besleme, eskilerden kurtu­lup yenileri getirme alıştırmaları yapmalısınız. Sabır ve hoş­görü üzerinde çalışarak kendinizi sevmeyi ve onurlandırma­yı öğrenin.


MİDE VE BAĞIRSAK SORUNLARINA SEBEP OLAN DUYGULAR

Kabız —

İçe kapanmak, geri durmak, eski bir düşünce biçimi­ne saplanıp kalmak. Karar vermeye, başkalarının bakış açısını görmeye ya da değişiklik yapmaya yanaşmamak. Başkalannı sizin haklı, daha iyi olduğunuza inandırmaya çalışmak; "ya benim istediğim gibi yaparız ya da hiç yapmayız," tavrı takın­mak. Eski öfke ve korkulara takılıp kalmak. Bazı durumlarla aşırı bencil, şımank, kendisiyle takıntılı davranmak; çocuksu tavırlar sergilemek. Sevilmediğini, değersiz görüldüğünü his­setmek. Sürekli gelecek konusunda kaygılanmak.

İshal -

Aldığınız kararlardan rahatsız olmak. Nasıl yardım isteyeceğinizi bilememek. Çaresiz, yitik, yalnız, güvensiz ve kafası karışık hissetmek. Korku ve kaygı yaşamak

Huzursuz Bağırsak Sendromu —

Dengesiz, aşırı ciddi ve de­netçi. Olumsuz odaklanmak. Yargılayıcı, dik kafalı, kolayca rahatsız olmak, insanlara güvenme güçlüğü. Çağ dışı inanç­lar ve düşünceler taşımak. Karmaşa, yön yitimi, nereye gide­ceğini bilememek.

Spastik Bağırsak İltihabı -

Gerginlik, kaygı. İçsel kasıntı. Bir konuyu nasıl çözeceğinizi bilememek. Çözümlerden çok so­runlara odaklanmak. Güvensizlik. Sürekli fikir değiştirmek ve içgüdülerinizden kuşkulanmak. İnsanların size saldırdığı­nı, eleştiri yönelttiğini hissetmek. İncinmek istemediğiniz için tetikte durmak.

Rektal Kanama -

Kendini çok zorlamak. Bir şeyleri gerçek­leşmeye bırakmak yerine zorlamak. Çözümsüz konuları ele almaya yanaşmamak. Her şeyin kendi istediği biçimde el­masını istemek. Yitirme korkusu. Değişime direnmek. Olup bitenlerle ilgili öfke, hüsran, mutsuzluk. Sınırlarla sorunlar. Denetlenemez şeyleri denetlemeye kalkmak.

Sabah Bulantısı (aşırı) ~

Bedeninizdeki değişimlerle başa çıkamamak. Tuzağa düşme korkusu. İyi bir anne olamayaca­ğınız kaygısı. Birlikte olduğunuz kişiyle ilişkinizde çözülme­miş incinmeler ve sorunlar.

Hazımsızlık —

Deneyimleri sindirme güçlüğü. Yargılama, öf­ke, gerçek dışı beklentiler. Düş kırıklığı, gelecek korkusu. De­ğişmeye yanaşmamak. İnsanlarla anlaşmazlık. Mükemmelci-lik. Dik kafalı, güvensiz, kendini beğenmiş olma olasılığı.

Reflü — Yaşamı sindirememek. Görülen, işitilen, hissedilen ve yaşanılanlardan hoşnutsuzluk. Çevrenizde olup bitenleri denetleyememekten bıkıp usanmak. Geçmiş konusunda suçluluk. Geçmiş seçimlerle ilgili umutsuzluk. Deneyimler­den ders çıkarmak yerine yaşama direnmek.

Peptik Ülser —

Aşırı kaygı ve gerginlik. Zamanınızı ayarlama güçlüğü. Hemen ilgilenmeniz gereken bir şeyi ötelemek. So­runun ne olduğunu bulup ilerlemektense, hissettiğiniz boşlu­ğu bir şeylerle doldurmaya çalışmak. Öfke, incinme, dargınlık. Kendinizi hiçbir şekilde dile getirememek, aşırı zorlamak.

Obezlik — Değersiz hissetmek, kendinize güvenmemek. Acıdan korunmak için zırh giymeye gerek duymak. Aşırı yi­yerek duyguları bastırmaya çalışmak. Kendinizi sevilmeye değer görmemek. İnsanları sizi incitmekten alıkoymak için uzak tutmak. Sürekli kendinizi baltalamak. Başarısızlığı ka­bullenmek. Kendinizi sevmemek, cezalandırmak. Suçluluk, öfke ve dargınlık döngüsüne sıkışıp kalmak.

Mide Ekşimesi —

Yaşamı sindirmekte güçlük çekmek. Suçlu­luk, öfke, korku, nefret. Güvenme ve boş verme güçlüğü. İntikam istemek. İçinizin yanması. Zorlanma. Yürek yarası

Gaz -
Geri durmak. Rahatsız hissetmek. Duygularınızı açık­ça dile getirememek. Değişime direnmek.

Geğirme -

Özgürlük yoksunluğu. Kararlarınızın elinizden alındığım hissetmek. Ağır ve uzlaşmaz bir ilişki içinde oldu­ğunuzu düşünmek. Her şeyi uzaklaştırmaya çalışmak. Yaşa­mınıza kabullendiklerinizi sınırlandırmak. Büyük şeylere kucak açma güçlüğü. Bir anda üstesinden gelmeniz gereken çok şey varmış gibi bunalmak.
İnna Segal

Renklerin Dili / Turuncu



Turuncu
Turuncu sağlıksız duygu­ların iyileştirilmesi için önerilen tedavilerin çoğunda kullanı­lıyor; çünkü bu rengin bütün duyguları temizlenmek üzere yüzeye çıkarmak gibi bir özelliği var ve bir yığın sorunun iyileştirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Turuncu aynı za­manda korku, yalnızlık ve depresyonun tedavisinde de kul­lanılabilir. Bağışıklık ve canlılığı geliştirdiği gibi cinsel ve ya­ratıcı enerjiyi de uyandırır. Turuncu sıcaklık ve zenginliği simgeler; iyimserlik, coşku, cesaret, kararlılık ve doğallık duyguları yaratırTuruncu sevgi vermeyi ve almayı öğreterek insanların ilişkilere kavuşmasına yardımcı olur. Kişiyi bilgelik ve sezgile-riyle bağlantıya geçirerek neşe ve kahkaha deneyimlerine eriş­tirir. Yitirme, keder ve sarsıntının üstesinden gelmeye yardım­cıdır. Hareket ve değişim rengi olarak nabzı tetikleyip arttırır.

Turuncu ışık demetlerine yoğun eğilim, kişiyi şimdiyi yaşamaktan ya da ilerlemekten alıkoyan bir sarsıntı ya da travmayı işaret edebilir. Turuncunun eski duygulan canlan­dırıp iyileşmek üzere yüzeye çıkarma Özelliği vardır.
Sindirim, adrenal ve böbrek sorunlarının çözümüne yardımcıdır; turuncu ışık demetleri dalağı, pankreası güçlen­dirir ve solunum sisteminin oksijen işlemesine yardımcıdır. Turuncu aynı zamanda eklemlere hareketliliği geri kazandı­rır, kas spazmlarını giderir ve akciğerleri güçlendirir.

Astım, bronşit, üşütme, iltihap, romatizma, safra taşı, gut, akciğer sorunları, akılsal bitkinlik, tümörler ve salgı bez­leriyle böbrek hastalıklarının tedavisinde turuncuyu kulla­nın. İştahı arttırır; anoreksi, bağırsak sorunları, ruhsal çökün­tüler, depresyon, suİstimal ve hem duygusal hem de akılsal felç durumlarında yardımcı olabilir. Turuncu hormonları dengeler ve üreme sorunlarının çözümüne, bedenin iyileş­mesine katkıda bulunur.

Çok fazla turuncu kaygı yaratabilir, korku ve endişeyi yoğunlaştırır ve sizi geçmişe sıkıştırır.
İnna Segal





26 Haziran 2014 Perşembe

Kas ve İskelet Sistemi / Omurga









İskelet Sistemi

İskelet sistemi bedenin temelini oluşturur, onu destek­ler. Ayrıca öbür bedensel sistemleri dış etkilerden korur.

İskelet sistemi başlıca kemikler, tendonlar, kıkırdaklar ve bağ dokulardan oluşur.

Kendinizi ve çevrenizdekileri sertçe yargıladığınızda ya da ihanet, dargınlık, katılık, sınırlandırma, karamsarlık ve kı­nama duyguları taşıdığınızda iskelet sistemi bozulmaya baş­lar.

Bu durumda daha esnek, kendi kendine yeten, şefkatli, sorumlu ve güçlü duruma gelme olanağınız var demektir. Bağışlamayı, yeni durumlara yapıcı tavırlarla uyum sağlama­yı ve her olayda bir iyi yan görmeyi öğrenmeniz gerekir.

Kas Sistemi

Kas sisteminin işlevi bedene hareket kazandırmaktır. Ayrıca bize güç, esneklik ve destek sağlar.

Bedende üç değişik kas dokusu bulunur: Çizgili kaslar, düz kaslar ve kalp kasları. Kaslar en iyi biçimde çalışmak için enerji, oksijen, glikoz ve başka besinlere gerek duyar. Bu maddeler hücrelere dolaşım sistemiyle taşınır.

Aşırı gerginlik, kaygı, üzüntü ve sorumluluk taşıdığınız­da kas sistemi bozulmaya başlar. Aşırı düşünme, öfke, çalış­ma, korku, güvensizlik ve sınırlı destek de kaslarınızı zayıfla­tır.

Bu noktada iç gücünüzünü geliştirmeli, bir destek ağı yaratmayı, gevşemeyi ve gerginliği gidermeyi Öğrenmeli, korkularınızla yüzleşmeyi, duygularınızı dile getirmeyi bil­melisiniz.

Omurga_______________________________

Olası Etmenler

Zayıflık, kafa karışıklığı, korku ve güvensizlik duyguları. Başkalarıyla iletişim sorunları, kendini İfade edememek. Desteksiz, yalnız hissetmek. Kimden ya da nereden yardım isteyeceğini bilememek. Dünyanın tekinsiz bir yer olduğu­nu düşünmek. Kendinizi acı ve incinmeden korumaya çalış­mak. Kurtulamadığınız bir doku ya da duruma sıkışıp kaldı­ğınızı hissetmek

Cervikal Omurlar — Boyun Bölgesi

Cl - Korku, karmaşa, kaç ya da savaş, sorumluluklardan ve sorunlardan kaçmayı isteme duygulan. Kendini güvensiz, kötü hissetmek; başkalarının görüşlerine aşın önem vermek. Başkalarının sorunlarını üstlenmek, hayır diyememek, akıl oyunları oynamak. Fiziksel düzeyde: Baş ağrısı, migren, uyku bozukluğu, baş dönmesi, bitkinlik; olumsuz duyguların sem­patik sinir sistemi, hipofiz bezi, beyin ve orta kulak üzerin­deki etkilerinden ötürü sinir krizleri ya da kaygı atakları.

C2 - Reddedilmiş, katılaşmış hissetmek; başkalarından daha iyisini bildiğinizi düşünmek. Karar verememek; usan­mış, öfkeli, dargın hissetmek. Günah keçisi aramak. Manevi enerjiden yoksun, dengesiz, korkak, çökkün ve güçsüz his­setmek. Fiziksel düzlemde: Alerjiler, kulak ağrısı, sağırlık, bayılma, ayrıca göz ya da sinüs sorunları.

C3 — Başkalarının olumsuz inançlarına kanmak. Kendi­nizi ve çevrenizdekileri yargılamak. Kendinizi güvensiz, ka­rarsız, kırılgan hissetmek. Öz saygı yoksunluğu, sınırlandırıl­ma, sabırsızlık, rahatsızlık. Diş gıcırdatma eğilimi. Fiziksel düzlemde: Kulak, diş, çene ve baş ağrıları; sivilce, egzema gibi deri sorunları. Kulak sıkıntılarına örnek olarak kulakta doluluk duygusu ya da işitme duyusunun zayıflaması, kulak İltihabı ve yükseklik korkusu verilebilir.

C4 - Yaşamın eşitlikçi olmadığını düşünmek; özellikle yakınlarınızla ilgili geçmiş suçluluk, çözülmemiş acı ve üzüntü taşımak. Öfkenizi bastırmak, ardından patlamak. Fi­ziksel düzlemde: Saman nezlesi, soğuk algınlığı, lenf bezi şişkinliği, sağırlık, ağız yaraları ve sinüzit.

_ C5 - Yanılma korkusu. Aşağılanmak, küçük düşürül­mek, utanmaktan ödü patlamak. Başkalarının düşüncelerini aşırı önemsemekten kendini dile getirme güçlüğü. Sürekli kendini baltalama, değersiz görme; yaşamda iyi şeyleri ka­bullenmekte güçlük. Aşırı yüklendiğini, gerildiğini, sınırlan­dırıldığını hissetmek. Fiziksel düzlemde: Ses teli sorunları, gırtlak iltihabı, ses kısıklığı, boğaz ağrısı.

C6 - Kaygılar, gerginliklerle bunalmak. Kendi sorunla­rıyla uğraşmak yerine başkalarının sorunlarına burnunu so­karak odağı başka yöne çekmek. Yaşama direnmek, sıkışmış hissetmek, geçmiş korkuları geride bırakıp dönüşmekten korkmak. Fiziksel düzlemde: Boyun tutulması, omuz ağrısı, bademcik iltihabı, boğmaca.

C7 — Yorgun, sönük, tükenmiş, duygusal ve bulanık his­setmek. Olumsuzluk, yoksunluk ve gelecek korkusuyla kı- mıldayamaz duruma gelmek. Uyuşmak, kendi gerçekliği ve güç duygusuyla bağlantıyı yitirmek. Fiziksel düzlemde: Ti-roid sorunları, soğuk algınlıkları, omuz ağrısı, donuk omuz, dirsek rahatsızlıkları.


Torakol Omurlar — Sırt Ortası

Tl — Sorumluluklardan bunalmak; kaçıp saklanmayı, her şeyi başkasına devretmeyi istemek. Geride bırakma ve güven güçlüğü. Odağı bulamamak. Fiziksel düzlemde: Kol­lar, bilekler, eller ve parmaklarda ağrılar; soluma güçlüğü, ilerlemiş durumlarda zamanla oluşan astım hastalığı.

T2 — Kapalı hissetmek, tümüyle sevip sevilememek. Denetleyici olmak, kendini gönül incinmelerinden koru­mak, geçmiş acı ve kırgınlıklara saplanıp kalmak. Güvensiz­lik, sürekli tetikte olmak, birinin size karşı tasarılar yaptığını, sizi inciteceğini düşünmek. Kendinizi sevgisiz, bakımsız bı­rakmak. Çok sayıda korku ve kaygıya takılmak; yaşamınızda bir kurbanmış gibi çaresiz, umutsuz hissetmek. Fiziksel düz­lemde: Göğüs ve kalp hastalıkları, kalp kapakçıkları ve da­marlarla ilgili sorunlar.

T3 - Kafası karışmış, ürkek, dağınık ve yitik hissetmek. Kendini ifade etmek için doğru sözcükleri bulamamak. Geç­miş üzüntü ve öfkeleri bastırmak. Başkalarının kölesi gibi davranmak, sizi kullanmasına izin vermek. Kendinize hiç öncelik vermemekten ötürü tükenmişlik, bitkinlik. Kendi bilgeliğinize, iç kılavuzluğunuza ve sezgilerinize güvenip de­ğer vermeyi öğrenmek yerine başkalarının görüşlerine da­yanmak. Fiziksel düzlemde: Göğüs daralması, grip, alt ve üst solunum yolları enfeksiyonları.

T4 — Yaşamın çabalamayla ve görünüşte başa çıkılamaz sorunlarla dolup taşmasından ötürü rahatsız, sinirli ve bu­nalmış hissetmek. Başkalarını kıskanma olasılığı, sizinkiyle karşılaştırıldığında onların yaşamlarının ne kadar kolay ol­duğunu düşünmek. Kendini ve başkalarını sertçe eleştirmek, yaşamın olumsuz yanlarına bakmak. Geçmişten çözümsüz acı ve sarsıntılar barındırmak. Bu yaşam biçiminden başkası yokmuş gibi iyileşme, geride bırakma korkusu. Fiziksel düz­lemde: Safra kesesi sorunları, sarılık, zona.

T5 - Hiçbir şey yolunda gitmiyormuş gibi düşünmek, sıkışmış hissetmek. Dış dünyaya ve onun sunduklarına aşırı odaklanmak. Başa çıkması güç duyguları baskılamak yerine onları belirleyip incelemek için süreye gerek duymak. İlgi­sizlikten ötürü bedeninizde ve duygusal yapınızda aşırı bas­kı, gerilim. Fiziksel düzlemde: Karaciğer sorunları, yüksek ateş, düşük tansiyon, dolaşım sorunları, romatizma, yemek bağımlılığı.

T6 - Çok fazla yük, gerginlik, sorun taşımak. Birini sev­menin sürekli onun için kaygı duymak anlamına geldiği inancından kurtulamamak. Başkalarınca ezildiğini, kullanıl­dığını düşünmek. Başka seçenek bulunmadığı inancı yüzün­den bir durumda kalmak zorunda olduğunu sanmak. Düş kırıklığı, başarısızlık ya da reddedilmekten korkmak. Başka­larının sizden daha iyisini bildiğini düşünmek, ama içten içe onların düşüncelerini çürütmeyi istemek. Güçlü kararlar alamamak. Fiziksel düzlemde: Mide sorunları, hazımsızlık, mide ekşimesi, şişkinlik, ağırlık duygusu ve kilo sorunları, aşırı şişmanlık.

T7 — Kurbanlaştırılma duyguları, öfke ve dargınlık taşı­mak. Güzel şeyleri hak etmediğinizi düşünmek. Sabırsızca çabuk çözümlere başvurmak, işe yaramayınca düş kırıklığı­na uğramak. Başkalarına kabullendirebilmek için kendinizi kanıtlamanız gerektiğine inanmak. Aşırı sakınganlık, yaşamı önemsemeyi abartmak. Her geçen gün daha çok gülmece ve eğlenceye gerek duymak. Fiziksel düzlemde: Pankreas, oni-kiparmak bağırsağı sorunları; diyabet, ülser ya da gastrit.

T8 - Yaşamdan hoşnut olmamak, ama değişime diren­mek. Bir kere karar verince aşırı inatçı ve katı olmaya karşın başkalarından kolayca etkilenmek. Aşırı alıngan, kolay inci­nir olmak, çoğunlukla başkalarının sözlerini yanlış anlamak. Başarısızlıktan ve başkalarının önünde küçük düşmekten korkmak. Kin tutmak, suçlayacak birileri aramak. Fiziksel düzlemde: Dalak ve bağışıklık sistemi sorunları, burun tıka­nıklığı, öksürük, bitkinlik.

T9 - Kendi gereksinimlerini karşılamamak, değerini bil­memek. Sürekli bir şeylerle uğraşmak. Başkalarını etkilemek için sınırları zorlamak, ardından bitip tükenmek. Onay ara­mak. Yaşamdan koptuğunu hissetmek. Aşrı heyecan ve dep­resyon, umut ve umutsuzluk, mutluluk ve üzüntü arasında gidip gelmek. Mükemmelcilik. Fiziksel düzlemde: Adrenal bezlerle sorunlar, yorgunluk, alerjiler, kurdeşen.

T10 — Geçmişte yaşamak; dargınlık, öfke, yargılama ve suçlama duygularına takılıp kalmak. Öfkeyi elden bırak­mazsanız söz konusu kişiyi incitebileceğinizi sanmak, öte yandan bunun yalnızca sizi incittiğini ve sıkıştırdığını gör­memek. Değişime, başkalarının bakış açılarını görmeye ya­naşmamak. Bencillik, kendini beğenmişlik, doğruculuk. Fi­ziksel düzlemde: Böbrek sorunları, kronik yorgunluk, damar sertleşmesi.

Tll - Öz saygı yoksunluğu, uyum sağlama ve kabulle-nildiğine inanmakta güçlük. İnsanların sizi kullanmasından, incitmesinden korkmak. Geride bırakıldığınıza, sizde bir şeylerin yanlış olduğuna inanmak. İlişkilerde gereksinimleri­nizi dile getirmekte güçlük. Sıklıkla, zararlı ilişkiler içine düşmek. Fiziksel düzlemde: Böbrek sorunları, sivilce, akne, egzema.

Tl2 - Güvensiz, ürkek, yitik hissetmek. Yaşamı sindir­mekte güçlük. Olası başarılarınızı ve kendinizi durmaksızın baltalamak. Acı çekmeyi ve çabalamayı hak ettiğinize derin­den inanmak. İlerlemenizi engelleyen geçmiş suçlara takılıp kalmak. Fiziksel düzlemde: İnce bağırsak sorunları, romatiz­ma, kısırlık.


Lomber Omurlar — Bel Bölgesi

Ll — Dargınlık, durağanlık ve geçmişin çözülmemiş so-runlarınca zehirlendiğinize inanmak. Düşüncelerinizin, söz­lerinizin eylemlerinizle örtüşmemesi dolayısıyla kafa karışık­lığı, depresyon, eleştirellik ve üzüntü duygularına kapılmak.

L2 — Seçenek azlığı ya da yokluğu duygusu, bir tür boş vermişlik. İçinizdeki güce değil de dış dünyaya ve neleri elde edemediğinize aşırı odaklanmak. Çocukluk üzüntüleriniz ve öz saygı yoksunluğunuzla ilgilenmeniz gerekmesi. İçinde bulunduğunuz durumda kendinizi güçsüz hissetmek, sınır­larınızı zorlamak. Fiziksel düzlemde: Karın ve uyluk ağrıları, apandisit, kramplar, soluma güçlüğü, varis.

L3 — İsteksizlik ya da boş yere aşırı isteklilik. Çözülmemiş sorunları çözmek yerine hasır altı etmeye, önemsizleştirmeye çalışmak. Bastırdığınız öfke, korku, reddetme ve usanma duy­gularını hissetmemek için onlardan kopmak. Öfke ve eleştiri patlamaları yaşamaya eğilim. Başkalarının sizle ilgili sözlerine aşırı duyarlılık. Kadınların kadınsı, erkeklerin erkeksi enerjiyi yadsıması. İlişkilerde iletişim ve bağlılık sorunları. Karmaşa, bulanıklık ve direnç deneyimleri. Kendi bakış açısına sıkışıp kalmak. Fiziksel düzlemde: Mesane sorunları, idrar tutama-ma, diz ağrısı, cinsel işlev bozukluğu, ağrılı adet döngüleri ve iktidarsızlık gibi üreme sistemi sorunları.

L4 — Aile ve iş ortamında güçten düşme duygusu. Para kazanma ve başkalarına bakma baskısı. Ekonomik sorunlar Yapılacaklar konusunda bunaltı ve karmaşa yaşamak. Kendi­ne değer vermekte güçlük. Sizin değerinizi başkalarının be­lirlemesine izin vermek. Her şeyin eskisi gibi kalması gerek­tiği yönünde çok fazla gerekçe bulmak. Projeleri bitirmekte güçlük. Başarısızlık korkusu. Cinsel ilişkiyi tümüyle bırak­mak ya da saplantı yapmak. Fiziksel düzlemde: Prostat so­runları, bel ağrısı, siyatik, idrar sırasında güçlük ya da ağrı.

L5 - Biri sizi tutuyormuş, ilerlemenizi engelliyormuş gibi zayıflık, kafa karışıklığı, eziklik duygularına kapılmak. Aldatılma, bırakılma, yalıtılma duygularına takılıp kalmak. İnsanlara güvenme, tasarıları gerçekleştirme güçlükleri. Sık sık kendini baltalama, Öfke ve kaygı. Kendini bir kurban ola­rak görme eğilimi. Fiziksel düzlemde: Bacak sorunları, dola­şım bozukluğu, şiş ya da zayıf ayak bilekleri, ayak üşümesi, bacak krampları.

Sakrum

Destek görmediğini hissetmek, çözülmemiş aile sorunla­rı, çocukluk öfkeleri ve dargınlıklarına takılıp kalmak. Kendi­ne inanma güçlüğü, özgüven yoksunluğu. Bedeninizden ve yaşamınızdan rahatsız olmak. Suç, pişmanlık, utanç duygula­rı. Fiziksel düzlemde: kalça sorunları, omurga eğriliği.


Coxygeol Bölge

Dengesiz hissetmek; yaşamın adaletsizliğine ve neleri elde edemediğinize odaklanmak. Sorunlarınız, yanlışlarınız yüzünden koşulları ve başkalarını suçlamak. Kolayca depres­yona, yanılgıya, düş kırıklığına uğramak. Aldatıldığını dü­şünmek. Sürekli kendinizi baltalamak, olumsuzluk ve kor­kuya kapılmak. Yaşamın yavanlaşması, kendini yinelemesi; pek bir şeyin değişmemesi. Özgüven ve yon duygusu yitimi. Fiziksel düzlemde: Basur gibi anüs sorunları.
İnna Segal



Böbrekler / Üriner sistem

Uriner Sistem:

Üriner sistemin işlevi suyu fıltreleme süreçlerinin ar­dından bedende dolaştırıp çeşitli sistemlere temiz sıvı sağla­maktır. Bedende biriken atıklar hastalık ve ölüme yol açar.

Uriner sistem böbrekler, idrar kanalları ve idrar kesesin­den oluşur.

Kendinizi öfkeli, karamsar ve değersiz hissettiğinizde, ayrıca sizde bir şeylerin ters gittiği yönünde derin inançların yanı sıra suçluluk ve korku taşıdığınızda üriner sistem bo­zulmaya başlar.



Bu durumda eylemlerinizin sorumluluğunu almalı, ba­ğışlamalı, öfkeyi bırakmalı, öz değeriniz üzerinde çalışmalı ve kendinizi sevip saymayı öğrenmelisiniz.

Böbrek Sorunları :

Öz saygı yoksunluğu, dargınlık, sıkışmış­lık, tükenmişlik. Gücünüzü başkaları için kullanmak, önem­siz hissetmek. Yetersizliklerinizden ötürü başkalarını suçla­mak. Günah keçisi aramak. Enerji yoksunluğu. Güçten düş­müş, kaygılı hissetmek, ne yapacağını bilememek .İlişkilerde iletişim yoksunluğu ya da bozukluğu. Geçmeyen eski üzün­tü ve korkular. Ayrıca bkz. Böbrek Taşı.

Böbrek Taşı - Sertlik, olumsuzluk, bayağılık. Korkudan felç olmak. Her şeyi kendi bildiğiniz gibi istemek. Pişmanlık, ka­tılık, inatçılık. Yaşama olumsuz bir açıdan bakmak. Geçmişte yaşamak. Acı dolu anılar taşımak. Güvenememek. Utanç, düş kırıklığı, başarısızlık. Ezildiğinizi hissetmek. Ayrıca bkz. Böbrek Sorunları.

Korku :

Gelecek korkusunun temeli geçmiş deneyimlerdir. Kor­ku dolu kişiler ihanet, yalan, ön yargı, döneklik, suçlama, reddetme, zarar verme ve şiddet eğilimi gösterir. Korku kişi­yi olumsuzluğa kilitleyip sarsıntı, kaygı, gerginlik yaratır. Aynı zamanda değişim ve ilerlemeyi de engelleyebilir; çün­kü pek çoğumuz bildiklerimizle rahat ederiz ve değişim kor­kusuyla ilerlemekten çekinir, olduğumuz yere çivileniriz. Korku eyleme geçmeyi, kendine güvenmeyi ve amaçları ger­çekleştirmeyi engeller. Sürekli aksaklık yaratarak çabaları baltalar, güçsüzlük duygusu aşılar. Korku aynı zamanda bir ayrılık ve kırılganlık duygusu ve başkalarının bizi yönettiği kaygısı yaratır. Düşüncemizi bulandırır, yargımızı çarpıtır ve sevme, huzur ve neşe yaşama yeteneklerimizi sınırlandırır — hatta ortadan kaldırır.



Korkunun birçok sağlık sorununda parmağı vardır; ül­ser, idrar yolları enfeksiyonu, cinsel hastalıklar, tümörler, kanserler, uykusuzluk, sinüzit, siyatik, bel ağrısı, Parkinson hastalığı, obsesif kompülsif rahatsızlık, iktidarsızlık, hepatit, hemoroit, diyabet, kist, anoreksi ve agorafobia bunların ara­sındadır.
İnna Segal



Depresyon Kaderiniz Değildir.





Depresyon

Giderek karmaşıklaşan toplumumuzda iki yakayı bir araya getirip yaşama tutunmaya çalışma baskısının altında ezilen birçok kişi açısından depresyon çok büyük bir sorun durumuna geldi.

Umutsuzluk ve depresyon, derin düş kırıklığı, ihanet, bir yakının yitirilmesi, başarısızlık, içe dönen öfke, bir kaza, büyük travma ya da fiziksel hastalıktan kaynaklanabilir. Depresyon size kendinizi çaresiz, yanıltılmış, kafası karışık, bitkin ve melankolik hissettirebilir. Yaşamın anlamsız, sıra­dan, renksiz ve amaçsız olduğunu düşünebilirsiniz. Aklını­zın karanlığında tuzağa düşebilir, çıkış yolu görmekte zorla­nabilirsiniz.

Bununla birlikte depresyon, içinizde kabullenmediğiniz ve bastırdığınız yanlarınızla bağlantı kurma ve çalışma ola­nağı sunar. Bu yanlarınızı ele almak kendinizi daha iyi anla­manızı sağladığı gibi çok yoğun iyileşme ve dönüşüm getirir.

Fiziksel olarak depresyon göğüs, akciğer, kan, safra kese­si hastalıklarına, safra taşı, prostat, bel ağrısı, alkoliklik, kom-pülsif yemek yeme, skolyoz, eklem katılığı, apse, Alzheimer hastalığı, amnezi ve başka pek çok rahatsızlığa yol açar.




Depresyonu Çözme Tedavisi

• Ellerinizi bedeninizde depresyonu en yoğun hisset­tiğiniz yere koyun. Birkaç dakika boyunca bu bölge­ye soluyarak duyguların direnç göstermeden yüzeye çıkmasını sağlayın.

• Ellerinizi gevşetin.

• Şöyle deyin: "Kutsal iyleşme bilincinin kızıl-turuncu ışık demetini kullanarak tüm depresyon, düş kırıklı­ğı, sıkıcılık ve çaresizliği sistemimden uzaklaştır. Bu ağır, kasvetli durumdan bir çıkış yolu bulup yaşam gücümü yenilememi sağla ki yaşamın parlak yanını görmeye başlayabileyim, neşe, kahkaha ve eğlenceyi tadabileyim. Yaşama susamışlığımı ve coşkumu geri getir ki insanlığa katkıda bulunabileyim, bana sunu­lan tüm şefkat ve yardımın karşılığını ödeyebileyim. Teşekkürler."

• Bedeninizin, aklınızın, duygularınızın ve enerji ala­nınızın içinden geçen kızıl-turuncu alevlerin dep­resyon ve düş kırıklığının tüm olumsuz düşünceleri, sözcükleri, duyguları, anıları ve imgelerini temizle­yip çözmeye başladığını gözlemleyin.

• neşe ve canlı­lık duygularını geri getirin.
İnna Segal







25 Haziran 2014 Çarşamba

Günün Sözü

Asla bir aptalla tartışmayın.Önce sizi kendi seviyesine çeker ve sonra tecrübesiyle sizi yener.
Mark Twain

Temmuz - 2014 Etkinlik Takvimi





10 Temmuz / 13 Temmuz 2014
İzmir



14 Temmuz / 17 Temmuz 2014
İstanbul


18 Temmuz / 20 Temmuz

Hatay


26 Temmuz / 31 Temmuz 2014
İskoçya

24 Haziran 2014 Salı

Özel yetenekli Çocuklar



ÖZEL YETENEKLİ ÇOCUKLAR

Gary Douglas ve Dain Heer

Dünyaya Otizm, Dikkat Eksikliği Sendromu, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu ve Obsesif Kompulsif Bozukluk ile gelen çocuklar çoğunlukla Özel Bakıma İhtiyacı Olan Çocuklar olarak düşünülür. Bu bakış açısını yeniden değerlendirmek ve onlara Özel Yetenekli Çocuklar adını vermek istiyoruz.

Bu çocukların olağanüstü kavrayışlı olduklarını gördük. Etraflarında olup biten her şeyi algılıyorlar. Psişik olarak o kadar farkındalar ki, çoğu zaman kendilerinin olan şeyler ve olmayan şeyler arasında ayrım yapma yeteneğine sahip değiller. Onların algılama yetenekleri aslında bir yetenek ve beceri, ama bununla nasıl yaşayacaklarını öğrenmek için bazı araçlara gereksinimleri var.

Tüm çocuklar ile, ama özellikle Obsesif Kompulsif Rahatsızlığı olan çocuklar ile yapabileceğimiz önemli şeylerden biri onlara hangi duyguların, hislerin ve düşüncelerin kendilerinin olduğunu ve hangilerinin kendilerinin olmadığını ayırt etmelerini öğretmektir. Çocuklara şöyle sorarsanız, “Bunu algılıyor musun, yoksa buna sahip misin?”, “Fark nedir?” diye soracaklardır.
Algılamak bir şeylerin farkında olduğunuz anlamına gelir. Algılamak bir şeyin dışına çıkıp ona bakmaktır. Bir şeyleri algıladığınız zaman, o andan ana sürekli değişir. Rüzgara benzer. Bir şeye sahip olmak, onun bedeninizde olduğu anlamına gelir. Farkı açıkladığınız zaman, çocuklar neredeyse her seferinde “Oh! Bunu algılıyorum!” diyeceklerdir.
Bu onlar için tamamıyla yeni bir kavramdır. İnsanlar onlara şuna benzer sorular sorarlar, “Hislerine neden olan nedir?” veya “Neden bu şekilde hissediyorsun?” Onların hislerine ve düşüncelerine hiç bir şey neden olmuyor! Bu hisler ve düşünceler başka insanlara ait. Çocuklar sadece bunları algılıyor. Onlara şeyleri algılama ve onlara sahip olma arasındaki farkı öğretmek onları özgürleştirir.

Otistik olan çocuklar da telepatik olarak her şeyi algılar. Onlara kurallar verenlere iyi şanslar. Kurallar işe yaramaz. Ancak, onlara o gün ne yapacağınızın, nereye gideceğinizin tüm resmini verirseniz ve yapmalarını istediğiniz şeyi söylerseniz, neler olup bittiğini ve ne istediğinizi anlarlar ve sakinleşirler. Otistik çocuklarında bu iletişim yolunu deneyen anne babalar şöyle şeyler söylüyorlar, “Bu, çocuğumun tüm gün boyunca sakin olduğunu hatırlayabildiğim ilk kezdi.”

Her çocukla, onların farkındalığa sahip oldukları ve enerjinin farkında oldukları bakış açısından iletişim kurmaya istekli olduğunuz zaman, dinamik şekilde karşılık verirler.
Eğer Otistik, Dikkat Eksikliği Sendromu olan, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu olan ve Obsesif Kompulsif Bozukluğu olan çocuklarınız varsa, onlara kendi yetenekleri ile yaşamayı öğrenmeye yardımcı olacak araçlar verin. Onlara duyguları, hisleri ve düşünceleri algılamak ile bunlara sahip olmak arasındaki farkı öğretin. Sorun, “Bunu algılıyor musun, yoksa bu sana mı ait?”, “Yoksa bunu başkalarından mı topluyorsun?”
Bilinç farkındalıktır, her şeyi yargılamadan algılamak, almak ve olmaktır.

Bedenimiz Bize Ne Anlatıyor / Boyun

BOYUN 


Olası Etmenler

İlişki sorunları. Duyguları aktaramamak. Biri sizi boğaz-lıyormuş gibi sıkışmış, kasılmış, baskı altında kalmış hisset­mek. Sorunlarla uğraşmak zorunda kalmamak için onları hasıraltı etme eğilimi. Özellikle ebeveyn, çocuklar ya da eski eşlerle ilişkilerin çözülmemiş sorunlarına takılıp kalmak. Sık sık öz saygı yitimi. Bir şeyler başarmak için.çabalayarak ya da kafa yorarak aşırı zaman geçirmek, sezgilerinize kulak ve­rip duygularınızı anlamak için zaman ayırmamak.


Boyun Tutulması — İnsanlarla sorunlar. Sınırlı bir bakış açısı­na sıkışmak. Bağlılık sorunları. Biri size baskı uyguluyor, is­temediğiniz bir şey yapmaya zorluyormuş gibi eziklik his­setmek. Aşırı düşünmek. Kararsızlık, denetçilik, mükem-melcilik. "Ya benim istediğim gibi ya da asla" tavrı takınmak. Kendini beğenmiş, tepeden bakan tavırlar sergilemek; her şeyi bildiğinize inanmak. Zorlu durumlara ya da yanlışlara yapıcı ve olumlu yaklaşamamak.

Bedenimiz Bize Ne Anlatıyor / Bacaklar

BACAKLAR
 


Olası Etmenler

Yaşamın güçlükleri, gerilimi ve beklentileri karşısında bunalmak. Engel algılarından ötürü korku. Geçmişin çözül­memiş konularının ağır yükü altında ezilmek. Destek gör­mediğinizi düşünüp kendinizden kuşkuya düşmek, güven­sizliğe kapılmak.

Sağ Bacak

Eyleme geçme güçlüğü. Zayıf, sınırlandırılmış, güven­siz, desteksiz, dengesiz hissetmek. Kendinizi baltalayarak yanlış yönde ilerlemek, yaşamın akıntısına karşı kürek çek­mek. Kendinizi dinleyip ülkünüzü belirlemek için yeterince zaman ayırmamak.

Sol Bacak

İncinmiş, Öfkeli, alıngan, kendini eleştiren, baskı altında, kaygılı olmak. Geçmişin çözülmemiş sorunlarına takılıp kal­mak. Olanları geride bırakıp eylemlerinizin sorumluluğunu almaktan korkmak. İnsanların seçimleriniz konusunda ne düşüneceklerine aşırı kafa yormak. Onay görmek ya da yaşa­yacak para kazanmak için hoşlanmadığınız şeyler yapmak.

Inna Segal

Bedenimiz Bize ne Anlatıyor / Ayaklar

AYAKLAR



Ayak Parmakları

Olası Etmenler

Yargılama, reddedilme, yabancılık, yitiklik, kararsızlık duyguları; bir köşeye kıvrılıp saklanmayı istemek. Aşırı ger­ginlik ve zorlanma.

Sağ Ayak

Baş parmak — Yaşamda yönü şaşırmak. Kendinize "Ne­reye gidiyorum böyle?" diye sormak. Sıkışmış hissetmek, ilerlemekten çekinmek; yaşam, para ve güvenlik konusunda geçmişin çağ dışı inançlarını taşımak. Kendini açıkça dile ge­tirememek. Fiziksel düzlemde: Boğaz, tiroit, boyun, çene, dişler, diş eti ve dil sorunları.

İkinci parmak — Kaygılar, güvensizlik ve önemsizlik duyguları. Bir grup ya da düşünceye katılma güçlüğü. Ken­dinizi ve başkalarını yargılamak, aşın önlem almak, geride hissetmek, kimi dinleyip güvenilir bulacağını bilememek. Fiziksel düzlemde: Akciğerler, yürek, göğüsler, timüs ve omuzlarla ilgili sorunlar.

Orta parmak — Bir durum konusunda bulanıklık, Özel­likle iş ya da ekonomik bir konuyla ilgili olarak geleceği gö­rememek. Gerçek dışı beklentiler, başarısızlık duygusu, iler­leme çabası. Fiziksel düzlemde: Karaciğer, safra kesesi, pank­reas ve mide sorunları.

Dördüncü parmak — Yorgunluk, karmaşa, depresyon duyguları — bir çocuk gibi yaşamdan saklanmayı istemek. Denetleyemediğiniz çok fazla olay ve durum. Boş verip kaç­mayı istemek, ama kaçacak yeri olmamak. Fiziksel düzlem­de: Sindirim, mesane, dalak sorunları; bel ağrısı.

Küçük parmak - Bastırılmış saldırganlık. Yaşamın bir mücadele olduğuna, çok çalışmak gerektiğine inanmak. İyi şeyler hak etmediğini, savsaklandığını, terk edildiğini düşün­mek. Kendine değer vermemek. Fiziksel düzlemde: Sinir sis­
temi, idrar yolları, rektum, dolaşım sistemi, deri ya da üreme sistemiyle ilgili sorunlar; örneğin baş ağrısı, kronik bel ağrısı, siyatik, depresyon ya da cinsel işlev bozukluğu.


Sol Ayak

Baş parmak — Doğruyla yanlış arasında bulanık bir çizgi varmış gibi seçimlerden ötürü bunaltı, kafa karışıklığı. Aşırı sorumluluk, gerginlik, zorlanma ve kaygı. Kime ne diyeceği­ni bilememek. Fiziksel düzlemde: Boğaz, tiroit, ağız, yemek borusu, çene, dil, dişler ve diş eti sorunları.

ikinci parmak - İnsanların güdüsü konusunda kafa karı­şıklığı. Gidilmesi gereken yönü bilememek. Değişimi başlat­maktan çekinmek. Yakınlık kurmaktan korkmak. Çözülme­miş keder ve kalp kırıklığına saplanıp kalmak. Sürekli kendi­ni baltalamak. Fiziksel düzlemde: Yürek, ak ciğerler, göğüs­ler, kollar, omuzlar ve timüs sorunları.

Orta parmak — Baskı, utanç, öfke, öz saygı yoksunluğu, sınırlandırılma, seçeneksizlik duyguları. Geçmiş pişmanlık­lara ve nelerin daha farklı yapılabileceğine aşın odaklanmak. Bağışlamayı geciktirmek, sorunları hasıraltı etmek, genişle­yip ilerleyememek. Gerekli eylemlere geçmeden aşırı düşü-. nüp çözümleme yapmak. Fiziksel düzlemde: Mide, karaci­ğer, pankreas, safra kesesi ve dalak sorunları.

Dördüncü parmak - Denetimi yitirdiğini, yanlış anlaşıl­dığını düşünmek. Kurban yaklaşımına takılıp kalmak - "Bun­lar neden hep benim başıma geliyor?" tavrı. Bir durumdan çıkış yolu görememek. Kendinizle ilgili bir şeylerin ters git­tiğine inanmak. Reddedilme, suçluluk, aşırılık duyguları. Fi­ziksel düzlemde: bel, dalak, bağırsak ve üreme sistemi so­runları.

Küçük parmak - Değersiz görüldüğünü, savsaklandığını düşünmek. Kendini eleştirmek. Öfkeli anne babasını hoşnut edemeyen bir çocuk gibi hissetmek. Hiçbir şeyi doğu yapa­mayacağına inanmak. Ürkek, sindirilmiş, ihanete uğramış hissetmek. Niye yapayım? Boş verebilirim pekala, diye dü­şünmek. Fiziksel düzlemde: Anüs, bağırsaklar, kalınbağırsak, bacaklar, bağışıklık sistemi ve bel sorunları.

• Baş parmak (boğaz çakrası) — mavi

• İkinci parmak (yürek çakrası) — yeşil

• Orta parmak (solar pleksus çakrası — sarı

• Dördüncü parmak (sakral çakra) — turuncu

• Küçük parmak (kök çakrası) kırmızı
Inna Segal

Renklerin Dili / Leylak




Leylak

Açık lavanta, leylak rengi sizi sezgilerinize bağlar, esin­lenmenizi sağlar ve manevi farkmdalığmızı genişletir. Leylak ağır, yoğun enerjilerden kurtulmanıza ve aydınlanmanıza yardımcıdır.

Yumuşaklık, kibarlık ve hoşgörü rengi olan leylak bir huzur ve dinginlik duygusu yaratır. Göz ve kulak sorunları­nın giderilmesine yardımcıdır, belleği ve yoğunlaşma gücü­nü geliştirir, sıkışıklıkları temizler, zorlu durumlarda yeni sezgiler verir. Ayrıca kalp kırıklığından sonra kalbin açılma­sında yardımcıdır.

Çok fazla leylak rengi sizi fiziksel gerçeklikten kopara­bilir, başınızı döndürüp duygusallaştırarak zaman duygunu­za zarar verebilir.





http://kozmikterapi.blogspot.com.tr/

23 Haziran 2014 Pazartesi

Renklerin Dili / Kahverengi



Kahverengi

Kahverengi toprağın, kış uykusunun, bakımın ve karar­lılığın rengidir. Doğayla, hayvansal bilgelikle ve evrensel bi­linçle bağlantı kurmamızı sağlar. Sağlıklı sınırlar çekmeye ve dengeli bakış açısı kazanmaya da yardımcıdır. Enerji ve yara­tıcılığınızı canlandırmak için doğanın iyileştirici özellikleri­ne bağlantı kurarken kullanın bu rengi.

Kahverengi korur, destekler ve biçimlendirir. Mantığa erişim sağlar, bolluk, güvenilirlik, gıda ve direnç verir. Kah­verengi işlevsellik, sabır, akılsal denge ve güvenlikte yardım­cı olabilir ve hem düşünme gücünü hem de sabrı arttırır. Fiziksel düzeyde kahverengi bağırsakları temizler ve yeni­lenme duygusu verir.

Kahverengiyle çalışmanın en iyi yolu ya bahçede çalış­mak ya da parka gidip ağaçlar ve doğayla bağlantı kurmaktır. Aşırı kahverengi yavanlık, değişim ve dönüşüm korkusu ve duygulan dile getirme çekingenliği yaratabilir.
İnna Segal

18 Haziran 2014 Çarşamba

Renklerin Dili / Kırmızı


Kırmızı

Kırmızı sınırsız enerji, ısı, canlılık ve güç barındırır. Coş­ku, tutku, tensellik, cesaret, iyimserlik, motivasyon ve başa­rının rengidir. Para, yeni olanaklar ve zenginlik çeker yaşamı­nıza kırmızı. Ayrıca yaratıcılığınızı uyandırır, amaçlarınızı gerçekleştirmeye yardım eder.

Kan rahatsızlıklarının tedavisinde ve dolaşımın gelişti­rilmesinde güçlü bir iyileştirici araç olarak kırmızıyı kulla­nın. Hastalıkların tedavisinde, yaraların kurutulmasında, so­ğuk yerlerin ısıtılmasında ve ağrı kesici olarak da kullanıl­mıştır. Kırmızı adrenalin salgılanmasında yardımcıdır ve hem akılsal hem de bedensel enerjiyi arttırır. Bu yüzden depresyon, çaresizlik, sıkışmışlık ve hareketsizliğe yardımcı­dır. Zehirli enerjiler, düşünceler ve duyguları bedeninizden temizlemek için bu rengi arındırıcı olarak kullanın.

Kırmızı, kilo vermeye, cinsel gücü arttırmaya, bedenini­zi yenilemeye ve fiziksel canlılığı geri kazanmaya yardım eder. Temel sağlar, hem güçlü bir aidiyet ve benlik duygusu verir hem de başarı getirir. Yalnızsanız kırmızı bir sevgili bul­manıza yardımcı olabilir. Utangaç insanların kabuklarından çıkmalarını, daha özgüvenli olmalarını destekler.

Ateş, büyüme, heyecan, tehlike ve yok etmeyi simgele­yen kırmızı bir güç duygusu verir. Duyusal sinir sistemini çalıştırır ve koku, tat, görme, işitme ve dokunma eksikliği çekenlere yararlıdır. Sinirleri canlandırır ve kana hemoglo­bin ürettirir. Kırmızı rengin yarattığı ısı sertleşmiş kasları gevşetmekte, bedendeki mukus ve tıkanıkları çözmekte bire birdir.

Anemi, bronşit, üşütme (ateşsiz), kabızlık, cansızlık, za-türre, üreme sorunları, verem ve felcin tedavisine yardımcı olabilir.

Yüksek tansiyon, ateş, gerginlik, duygusal rahatsızlık ya da kaygı gibi sıkıntılarınız varsa kırmızıyla çalışmanız Öneril­mez, çünkü bu renk sizi sarsıp öfkelendirebilir.

Çok fazla kırmızı kişiyi kaygılı, düşüncesiz, hassas ve saldırgan yapabilir. En iyi sonuç için kırmızı ışık demetlerini turuncu ve mavi demetlerle kullanmak önerilir.





10 Haziran 2014 Salı

Renklerin Dili / Çivit Mavisi



Çivit Mavisi


Çivit mavisi baş, gözler, kulaklar ve burnu etkileyen hastalıkların tedavisinde yardımcıdır. Sezginizi güçlendirir, sizi esinlendirir, bilgeliğinizi eyleme geçirir, yoğunlaşma ve kendinizi dile getirme yeteneğinizi arttırır. Çivit mavisi ruh­sal genişlemeyi hızlandırır ve üçüncü gözü uyandırır; taşıdı­ğınız sorumlulukları hafifletmeye, hafıza ve iletişimi güçlen­dirmeye yardım eder.

Gömülü korkuları uyandırabilir, sorunun kökünü bula­bilir, eski sıkışıklıkları çözmenize yardım edebilir. Çocuklar­da davranış sorunlarının, yetişkinlerde akılsal ve duygusal karmaşanın tedavisinde etkili olabilir. Gerilimi çözebilir, ya­şamda bir yön ve duruluk duygusu verebilir, iyileşme ve ye­nilenme yolundan gitmeyi yüreklendirebilir.

Çivİt mavisi kanı arındırır, aşırı kanamayı azaltır, koku duygusunu güçlendirir ve ağrı kesici özellikler gösterebilir. Apandisit, astım, bronşit, katarakt ve başka göz sorunları, işitme güçlükleri, akciğer ve boğaz sorunları, burun kanama­sı, sinüzit, yüz felci, zatürre, bel ağrısı, kemik sorunları, siya­tik, migren, aşın aktif tiroit, uykusuzluk, cilt hastalıkları ve iltihapların tedavisinde yardımcıdır.

Inna Segal





Günün Sözü


Dünyayı iyileştirmek, kendini iyileştirmektir. Dünyayı senin dünya görüşün yaratır. Bu sana son derece karmaşık, saçma, hatta tümüyle mantıksız gelebilir, ama dünya tam da senin düşlediğin gibidir. Onu sen hasta ediyorsun. Onu harap eden tüm çatışmaların, felaketlerin, açlığın ve işlenen suçların tek sorumlusu sadece sensin.
Sen özünle yeniden bir bütün olduğunda, dünya ebediyen iyileşecektir!”

Sd'Anna

9 Haziran 2014 Pazartesi

Dr. Masaru Emoto’dan SU Üzerine ..



24 Ekim 2005

Son zamanlardaki ciddi doğal afetlere karşılık olarak kalplerimizi birleştirelim.

30 yıl önce, bazılarınız Apollo 13’ün üç astronotunun mucizevi kurtuluşunu hatırlayabilir. Bir çok insanın eve dönüşün imkansız olduğunu söylemesine rağmen, bu astronotlar neden hayatta kalabildiler. O zaman 30 yaşında idim ve neden olduğunu anlamamıştım. Ama, şimdi suyun, titreşimin ve rezonansın bilgeliğini edindiğim için, anlıyorum.

O zaman, tüm dünyadaki insanlar birlik içinde, bu astronotların güvenliği için dua ettiler. Su ile 20 yıllık araştırmam boyunca, insanların dualarındaki, düşüncelerindeki ve sözlerindeki muazzam gücün varlığını öğrendim. Einstein’ın E = MC2 denkleminin yardımı ile, şimdi Apollo 13’ün mucizevi kurtuluşunu açıklayabilirim.

25 Temmuz 1999’da, saat 4:30 am’de, sözlerin gücünün tecrübe edilmesini yönetmek için 350 insan Japonya’nın en büyük gölünün kıyısında toplandılar. Bu deney Dr. Nobuo Shiova tarafından yönetildi, Dr. Nobuo Shiova bu yıl 103 yaşına girdi. Orada, aşağıdaki sözleri tekrarladık :

Büyük Deklarasyon

Evren’in sonsuz gücü, gerçek ve büyük uyuma sahip bir dünya yaratmak için kendisini topladı.

Bir ay sonra, yerel bir gazete gölde büyük bir değişimi bildirdi. İşte makale :

27 Ağustos 1999’da Kyoto gazetesinin haber makalesi, dua edildikten bir ay sonra

Daha önce her yıl gölün yüzeyini kaplayacak kadar olağanüstü şekilde büyüyen yabancı aquatik alg (yosun) türleri, [Kokanadamo], bu yıl Biwa Gölünün yüzeyinde görülmedi. Ayrıca bölgede oturanlardan kötü koku ile ilgili çok az şikayet geldi. Toplanan alg miktarı da çok azdır.

Göldeki görevli, “alg’ın anormal büyümesinin olmaması çok iyi. Ancak, bunun iyi bir şey olup olmadığını merak ediyorum, çünkü bunların nedenini bilmiyoruz” diyor.

Orijinal olarak E = MC2 formülündeki M = kütle ve C = ışık hızı. Ancak, bunun gerçekte M= İnsan sayısı ve C = Bilinçlilik olduğuna inanıyorum. Şimdi, bu formülü kullanarak, göldeki fenomen aşağıdaki gibi açıklanabilir :

Burada, M = 350, Tüm Japonya’dan toplanan insan sayısı ve C = her bir insanın saf duasının enerjisi. Çalışmayı yöneten Dr. Shiova’ya herkes saygı duyduğu için, herkes duanın bu güçlü saflığını verebildi. Onların saf dua sözcükleri dış uzaya ulaştı ve 300,000 Hz frekans ile rezonansa girdi ve göle tekrar geri yansıdı. Göldeki bu ultrasonik dalga, göldeki suyun arınmasına yardım etti. Ultrasonik dalganın suyu neden arıtabildiğinin açıklaması aşağıdaki gazete makalesinden anlaşılabilir :

Sankei Gazetesinde, 16 Nisan 2000 de yayınlanan makale

Osaka Municipal Üniversitesi, Teknoloji Fakültesindeki Prof. Yasuaki Maeda (çevre kimyacısı), ultrasonik sesleri kullanarak suda çözünen dioksin ve PCB gibi organik klor bileşenlerinin toksik materyallerini ayrıştırmak için bir yöntem geliştirdi.

Suda çok küçük kabarcıklar üretmek için suya 200 Hz ultrasonik ses uygulandığında, kabarcıklar kimyasalları absorbluyor ve ayrıca onlar patladığında, onları bir arada ayrıştırıyor.

Öyleyse, Apollo 13 vakasında, dünyadaki insanlar ilk kez bir araya geliyordu ve astronotların güvenliği için dua ettiler. Bundan dolayı, astronotlar için edilen saf duaları ile çok sayıdaki insan tarafından yaratılan yoğun enerji dış uzayın su moleküllerine ulaştı ve onların rehberlik yapan pilotları (rehberleri) olarak rol oynadı. Şimdi, bu su moleküllerini pilotlar olarak anlamak burada uygundur, çünkü pilot sözcüğü orijinal olarak suyun rehberleri anlamına gelir.

Kollektif bilinçliliğin gücü ile birlikte sözcüklerin büyük gücünü anlayabildiğimiz zaman, doğal afetler tarafından yapılan tahribatın genişlemesini önlemek için bir yol bulabiliriz.

Tüm doğal afetlerin, enerjide dengesizlikler olduğu zaman gerçekleştiğini düşünüyorum. Ve enerji titreşimdir ve bu titreşimin kaynağı Hado olarak adlandırdığım şeydir. İnsanların bilinçliliğinin bu Hado ile direkt bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Bundan dolayı, son zamanlardaki doğal felaketler insanların bilinçliliğindeki dengesizliklerin sonucu olabilir.

Barış ve uyum dileyen o insanlar birlik içinde bir araya geldiği ve bir arada konuştuğu zaman, dünyanın dengesini tekrar kazanacağına inanıyorum.

Şimdi, özellikle Pakistan’daki depremin ve Wilma kasırgasının tahribatı için, dünyada huzur isteyenlerimiz bir araya gelelim ve sözcüklerin gücünü yaratalım. Uykuya dalmadan önce bir hafta süreyle aşağıdaki sözleri tekrarlayalım.

Yetişkinler için :

Evren’in sonsuz gücü, gerçek ve büyük uyuma sahip bir dünya yaratmak için kendisini topladı.

Çocuklar için, su, dünyanın enerjisinin dengesini tekrar kazanmaya yardımcı olabilecek titreşimi taşıyabilen tek madde olduğu için, çocukların saf kalpleri ve zihinleri ile aşağıdakileri söylemelerini istiyorum :

Su, seni seviyoruz,

Su, sana teşekkür ediyoruz,

Su, sana saygı duyuyoruz

Sevgi ile ve teşekkürler,

Masaru Emoto

http://www.hado.net/urgentmessage.html

Masaru Emoto’dan Mesaj (7 Eylül 2005)

“Katrina” Kasırgası ile ilgili düşüncelerim :

Su ile ilgili daha çok bilgi öğrenmeliyiz.

Bugün bu mesajı yazarken, (4 Eylül 2005), ‘Katrina’ kasırgasının sonuçları daha da kötüleşti ve şimdi belki de 10,000 yaşamı almış olabileceği tahmin ediliyor – düşüncelerim ve dualarım etkilenenlerin hepsine gitsin.

Geçen yılın sonlarında Endonezya’daki büyük depremi takiben Hint Okyanusu sahiline çarpan tsunami tahmin edilmeyen bir felaketti. Gelişmiş dünyadaki insanlar için, bu krizle ilgili haberler gelişmekte olan ülkelerden daha üzücü bir olay.

Ancak, Katrina kasırgası tahmin edilen bir şeydi ve yine de dev bir felaketle sona erdi – tüm teknolojik ilerlemelerin doruk noktasına ulaştığı görülen 21 nci yüzyılda, ve Birleşik Devletler gibi gelişmiş bir ülkede.

Yukarıdaki iki büyük doğal felaket gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşti : spektrumun farklı uçlarında ve tahmin edilen ve edilemeyen durumlarda. Ancak, bu iki olayda gerçekleşen ölümlerin nedeni aynı idi : su.

İnandığımı söyleyebileceğim şey, ister gelişmiş bir ülke olsun, ister gelişmekte olan bir ülke, ister tahmin edilsin, ister edilmesin, bir bütün olarak biz, bu tür acil durumla başa çıkmak için yeterince donanıma sahip değiliz. Neden bunun gerçekleştiğini ve böyle trajedilerin yeniden gerçekleşmesini nasıl önleyebileceğimizi araştırdım ve bu düşünceleri burada sizinle paylaşmak istiyorum.

Japon gazetesinde, ‘Yomiuri Shinbun’, aşağıdaki makale 30 Eylül 2004 te yayınlandı.

http://www.thank-water.net/image/2005-09-04/flood-after.jpg

Benim için şaşırtıcı olan, bu makaledeki Sri Lanka sahiline çarpan tsunaminin havadan çekilen resminde, yakından bakıldığında, dalgalar arasında görülebilen dragona çok benzeyen bir figürün olmasıydı.

Japonya’da, dragonlara uzun zamandır su tanrısı olarak tapınılır. Başka deyişle, bu makale 26 Aralıkta Endonezya sahilini çarpan trajedinin, öfkesini ifade eden dragonun, su Tanrısının bir sonucu olduğu ironisini ifade ediyor.

Ancak, bir su araştırmacısı olarak, bu ifadenin tamamen haklı olduğunu hissettim. Bununla demek istediğim, suyun yaşamın devamı için önemli olması ; ancak, biz insanlar daha ne kadar su ile ilgili cahil kalacağız ? Yanıt : Ebediyen, ve suyla ilgili bir şey bilmiyoruz. Suyla ilgili olarak insanların gerçekten bilgisiz olduğunu söylediğim zaman bunun bir abartı olduğunu düşünmüyorum.

Örneğin, soruların bazıları şöyle : eğer su olmazsa tek bir gün bile yaşayamamamızın nedeni nedir ? ; buz neden suda yüzer (diğer maddelerde, katı ağırlık sıvı formundan daha ağırdır, katı her zaman dibe batar) ; yüzey gerilimi (teori) ve kılcal borular gibi şeyler neden var ; sıcaklık 39.2 Fahrenheit olduğu zaman, su neden ağırlığının en yükseğine ulaşıyor ; su herhangi bir şeyi nasıl çözebiliyor ; su, katı, sıvı ve gaz halinden nasıl değişmeden kendi haline dönüşebiliyor ?

Bu sorular bilimsel olarak yanıtlanabilse de, gizemin kökü yeterli şekilde keşfedilmemiştir. İnsanlardan sözedersek, hepimiz çoğunlukla sudan oluşuruz. Sadece minicik döllenmiş bir yumurta iken, su içeriği % 96 dır. Yeni doğan bebek % 80 su içerir ve yetişkinlik aşamasında, yaklaşık % 70 sudan oluşuruz. Bundan dolayı, fiziksel olarak konuşursak, çoğunlukla su olduğumuz söylenebilir.

Bu gerçeklere rağmen, su hakkında hala hiçbir şey bilmiyoruz ; bu, kim olduğumuzu gerçekten bilmediğimiz anlamına gelir. “Su her şeyin kaynağıdır” (bu, yaklaşık 4000 yıl önce Yunan düşünür Thales tarafından öğretiliyordu) gerçeğini artık protesto etmesek bile ve suyun önemini anlasak bile, onun özünü gerçekten anlamıyoruz.

Dragon, su Tanrısı muhtemelen “Siz insanlar ! suyun, sizi doğuran ananın özünü ne zaman anlamaya başlamaya çalışacaksınız ?” Bunun karşıtı olarak, tüm yaptığınız sadece suyu bilmezlikten gelmek, daha kötüsü onu kirletmek ! Kızgınım şimdi!” demek istiyor.

Daha önce sözünü ettiğim gibi, teknolojik olarak konuşursak, (gelişmede) zirve noktasına ulaştık, eğer suyun özünü anlayamazsak, bunu gerçekten söyleyebilir miyiz ? Yanıt açık bir “HAYIR”dır.

O zaman su ile ilgili bilimsel bilgide neden bu kadar arkada kaldık ? Bunun nedeni, geleneksel ölçüm yöntemleri altında, suyun ölçülememesidir. Bunun nedeni ? Öncelikle, söyleyebileceğim şu ki, su gerçekte bu gezegenden değildir. NASA ve Hawaii Üniversitesi bu bilgiyi Mayıs ve Ağustos 1997’de bildirdi. Eşzamanlı olarak, hem NASA hem de Hawaii Üniversitesi ekibi Dünyadaki tüm suyun gerçekte dış uzaydan buzlu kuyruklu yıldızlar formunda geldiğini bildirdiler.

Buradaki sorun şu ki, böyle önemli bilgiyi elde etmemize rağmen, hiç kimse gerçekte bu noktadan sonuç çıkarmıyor ve bunu ciddiye almıyor. Bu bilgi 8 yıl önce rapor edildi ; ancak, benim bilgime göre, bu bulgunun önemini daha çok anlamak için herhangi türde tek bir toplantıyı bile işitmedim. Bunun nedeni, eğer bu bilgi kabul edilirse, o zaman geçmişte modern bilimde ‘keşfedilen” tüm teoriler geçersiz kalacak.

Eğer bu teori bir gerçek olarak kabul edilirse, o zaman biz insanların gerçekte dış uzaydan geldiğimiz anlamına gelir. Daha da ötesi , bu, düşüncemizi bilim parametresini terk etmeye ve bilim adamları tarafından en çok küçümsenen düşünce sürecinden (veya teorisi) biri olan ‘Tanrı’nın alemlerine veya diğer spiritüel düşüncelere girmeye zorlar. Bu haberlere karşı davranışın onu görmezlikten gel ve dokunmamak daha iyi şeklinde olduğuna inanıyorum.

Bundan dolayı, suyla ilgili araştırmalar arka koltukta tutuluyor ve küresel çapta gerçekleşen bu doğal afetlerle mücadele etmek için gerekli olan bilgi ve ustalıklar yetersiz şekilde gelişiyor.

NASA’nın bu buluşunu anons eden gazete makalesinde başka bir geçerli bilgi vardı. Şu : “Buzlu kuyruklu yıldızlar yaklaşık 100 tondur ve onlardan yaklaşık 10 milyonu her yıl dünyaya çarpıyor. Bunun, geçmişte Dünya gezegeninin doğumundan beri uzun süredir devam ettiği tahmin edilebilir.”

Eğer bu doğru ise, büyük bir bulgudur. Uzak gelecekte, bu gezegen suyla dolacak ve kara kalmayacak. Bu durumda, küresel çapta suyla ilgili çok daha fazla felaketler olacaktır. Kasırganın ABD yi vurduğu aynı zamanda, Danube Nehrine yakın bazı Avrupa ülkelerinde seller olmaya başladı. Daha fazlası, küresel ısınmanın gittikçe artması nedeniyle, her iki kutuptaki buzullar eriyor ve sadece oturulmayan küçük adaları yutmuyor, ayrıca insanların oturmakta oldukları bazı adaları tüketmeye başlıyor. Teorize edebileceğim şu ki, bu Dünya şimdi “(suyla)dolmuş/doymuş” bir süngere benziyor ve artık selleri ve gerçekleşen diğer su ile ilgili felaketleri önleyecek yeterlilikte suyu absorblayamıyor. Daha fazlası, bu Dünyanın bir bölümünün gerçekten su ile tüketileceğine ve ortadan kalkacağına üzülüyorum, aynen Mu ve Atlantis kıtalarının durumundaki gibi. Japoncada bir deyiş vardır :”Su kalbinizin ve ruhunuzun yansımasıdır.”

Geçen 11 yılda, sayısız fotoğraflar çektim ve bu fotoğrafları çekmek için kullanılan teknik, kendi işine sahip olan ve son teknolojiye sahip olmayan küçük bir ailede geliştirildi. Bundan dolayı, başlangıçta, kristal fotoğraflar almak için uygun bir yer yaratmak gerçekten bir meydan okuma idi. Ancak, bu, araştırmacıları kristal fotoğraflar çekildiği zaman, fotoğrafçının duygusal durumunun ve çevrenin önemini anlamaya sevketti. Bu, paragrafın başında size yazdığım deyişin gerçek olduğu anlamına gelir.

Örneğin, fotoğraflar ya huzurlu olan bir fotoğrafçı ya da kızgın biri tarafından çekildiğinde, bu kristallerin güzelliği çok çok farklıdır. Evet, suya “sevgi ve teşekkür” hisleri gönderildiğinde, kristal oluşumu en iyi olmuştur. Diğer taraftan, suya “Beni hasta ediyorsun, Seni öldüreceğim” hisleri gönderildiğinde, çirkin kristaller oluştu.

Uzun süren araştırmalarım boyunca, uyumlu ve pozitif enerjinin güzel hegzagonal şekilli kristaller yarattığını ve tüm diğer negatif enerjilerle bunun gerçekleşmediğini anladığıma güveniyorum.

’Su kalbinizin ve ruhunuzun yansımasıdır”

Bu bilgiye dayanarak, bu, insan topluluğunun şimdiye kadar yaşama şekilleri ile ilgili sorgulandığı hissettiriyor gibi. Modern zaman insanı ‘Sevgi ve Teşekkür’ enerjisi ile dolu olan günlük temelde bir hayat mı yaşıyor ? Yanıt açıktır : Hayır. Bunun tersine, hepimiz korku ve kızgınlığa daldık ve oburluk, aşırı tüketim ve üzüntülerle dolu bir hayat yaşıyoruz.

Eğer, böyle ise, o zaman su da bunu yansıtır. Eğer bir araya gelmezsek ve ‘Sevgi ve Teşekkür’ enerjisi ile dolu bir hayat yaşamazsak, su daha da fazla dengiyle karşılık verir ve bu gezegende su ile ilgili tahribat yaratır ve sizin şehrinize saldırabilir.

Böyle korkunç bir olayın sizin başınıza gelmesinden kaçınmak için ve şu anda zor durumda olanları kurtarmaya yardım sunmak için, yapabileceğimiz birkaç şey var.

Şunlar : Yakınınızdaki suya ‘Sevgi ve Teşekkür’ göndermek ; suyun sizin için ne anlama geldiğini düşünmek ; su olduğunuzu kavramak ; suyun sadece sizin anne babanız olmadığını, kardeşiniz olduğunu hissetmek ; ve suya daha fazla saygı ile yaklaşmak.

Enerjilerimizi yakınımızdaki veya lokal sulara ve dünyadaki tüm sulara gönderelim. Eğer hepimiz bir araya gelebilir ve bu pozitif enerjiyi evrene gönderirsek, dragonun gazabı bir süreliğine azalabilir. Bunun nedeni, Einstein’ın ‘E = mc2’ denklemindeki ‘m’ in insan sayısına, ‘c’ nin bilinçliliğe eşit olduğuna inanmamdır.

“Su, Seni Seviyorum”

“Su, Sana Teşekkür Ediyorum”

“Su, Sana Saygı Duyuyorum”

4 Eylül 2005

Masaru Emoto

Göz Sağlığı İçin Tibet Egzersizi


Göz Sağlığı İçin Tibet Egzersizi

Bilgisayar ekranları, tabletler ve TV önünde tek bir noktaya bakarak çok fazla zaman harcıyoruz, gözlerimiz sağlıklı kalmak için egzersize gereksinim duyuyor. Aşağıdaki Tibetli rahipler tarafından tasarlanmış, göz sağlığı ile ilgili ilginç bir yaklaşım.

Bedeninize ve gözlerinize gereksinim duydukları besinleri verin!

Nesiller boyu, Tibet’in insanları görme zayıflığını düzeltmek ve görüşlerini geliştirmek için doğal yöntemler kullandılar. Bunların arasında uzun zaman periyotlarında faydalı olduğu kanıtlanmış olan bazı egzersizlerin kullanılması da var.

Bu göz kartındaki şekil, optik sistemin kaslarına ve sinirlerine canlandırma ve gerekli düzeltici egzersizleri vermek için Tibetli Lama Keşişler tarafından tasarlanmıştır. Göz kasları kamera objektif kapağına benzer odaklanır. Bu egzersizin amacı görmeyi geliştirmek için göz kaslarını kuvvetlendirmektir. Sabahları ve akşamları bir kaç dakika uygulama hemen etkiler sağlar ve aylar süren uygulamayla en belirgin gelişme sağlanır.

Göz Kartı Nasıl Kullanılır

Bu egzersizler gözlüksüz veya kontak lenssiz yapılır. Oturma pozisyonunda her hareketi 30 saniye yapın, omurganız dik olsun ve başınızı sağa sola hareket ettirmeyin. Sadece gözlerinizi hareket ettirin.

1) Gözlerinizi dıştaki noktaların etrafında saat yönünde döndürün.

2) Bu hareketi saatin tersi yönünde tekrarlayın.

3) Gözlerinizi karttaki saat 2 ve saat 8′in olduğu yerlerde aşağı yukarı hareket ettirin.

4) Bu hareketi saat 4 ve saat 10′un olduğu yerlerde tekrarlayın.

5) Gözlerinizi kısa bir süre kırpın.

Egzersizi istediğiniz kadar tekrarlayın. Bu egzersize başladıktan sonra gözlük ve kontaks lensleri mümkün olduğu kadar az takın. Zamanlar bunlar gereksiz olur. Gözün arkasının eğriliğinin onarılması ve düzeltilmesi işlemi spesifik egzersiz ve gözün tamiri için sadece göz tarafından kullanılan besinlerin artırılmasını gerektirir. Diğer kas egzersizleri gibi daha fazla egzersiz ve daha fazla besin gereklidir.

Alntı

Renklerin Dili / Beyaz


Beyaz

Beyaz bütün renk dizisini barındırır ve tüm bedeni iyi­leştirir. Bedeni toksinlerden arındırıp temizlemekte bire bir­dir. Beyazla tedavide, bedenin iyileşmeye gerek duyan böl­gesine yararlı bir başka rengi daha kullanmak önemlidir.

Beyaz duruluk ve anlayışa yardımcı olur. Seçim, dürüst­lük, saflık ve düşüncenin rengidir. Düşlere erişmeyi destek­ler, zorluklarla yüzleşecek cesaret verir, büyük resmin görül­mesini sağlar.

Manevi gücünüzü ve görüşlerinizi tazelemek, denge ya­ratmak ve sonsuz olanaklara açılmak için beyazı kullanın. Bu renk aynı zamanda insanlar arasındaki olumsuz düşünceleri de ortadan kaldırma özelliği taşır. En yüksek düzeyde barış ve huzur getirir.

Beyaz sağlamlığı, ışığı, kutsallığı, doğruyu ve teslimiyeti simgeler. Cildi yumuşatır, nemlendirir ve canlandırır; deri hastalıklarının tedavisine çok yardımcıdır. Beyaz aynı za­manda serinletir ve tazeler; bu nedenle herkes sıcakta beyaz giymeye bayılır. Beyaz hem gizleyebilir, hem ortaya serebilir.
Beyazın aşırı kullanımı bitip tükenmeye yol açabilir.
Inna Segal 

Günün Sözü


Hayat ön provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir...

Bu alkışı olmayan tiyatro perdesi kapanmadan;

Gülün..eğlenin..şarkı söyleyin..dans edin Aşık olun..

Hayatın her anını değerlendirin.

Charlie Chaplin

8 Haziran 2014 Pazar

Renklerin Dili / Altın Sarısı




ALTIN SARISI


Altın rengi bolluğu üzerine çeker, sinir sistemini genişletir ve farkındalığı arttırır. Bilgelik, temel bilgi, Özgüven, iç güç, cesaret ve neşeyle bağlantı kurmamızı sağlar.
Tüm hastalıkları iyileştirmeye yardımcı olan, bunaltı, yetersizlik ve boş işe yaramazlık duygularından kurtulma¬mızı sağlayan güçlü bir renktir. Ayrıca travmayı çözmeye ve sağlıklılık duygusu yaratmaya da katkıda bulunabilir.
Altın sarısı depresyonu, yaraları, sindirim sorunlarını, huzursuz bağırsak sendromunu, parazitleri, menopoz sorunlarını ve romatizmayı tedavi etmekte yardımcı olabilir.
Kuvvetli bir koruyucu enerjiye sahip altın rengi bedenin ve ruhun tüm alanlarını güçlendirir ve yaşamınızda olanları kabullenmenize yardımcı olur. Duruluk, karar verme ve ma¬nevi alemle bağlantı kurmak için altın rengini kullanın.
Ancak dikkat edin, altın sarısı bedeni yorabilir; kullanır¬ken aşırıya kaçmamalı.
Inna Segal

7 Haziran 2014 Cumartesi

Günün Sözü


Her zorluğun sonunda doğan bir ışık vardır. Eğer elleriniz diken yaralarıyla kan revan içinde kaldıysa, güle dokunmanıza çok az kalmış demektir.
Rumi <3

6 Haziran 2014 Cuma

Günün Sözü 6 Haziran 2014




Bir aynada seyrettim âlemin cümlesini.
Aynam nokta, sırrım nokta.
Umduğum kadar büyük değilmiş;
Dünya nokta, ben nokta.
Öyle uzaklaşmışım ki menzilden,
Sıla nokta, gurbet nokta.
Döndüm baktım,
Aldığım yol nokta, üstünde nokta.
Gelen geçti, giden gitti.
Sağım nokta, solum nokta.
Menzil-i maksûda varmış erenler.
Söyleyen yok, susan nokta."
RUMİ



RENK MEDİTASYONU

Kendinizi iyi hissetmediğinizde, uzanın ve kendinizi bir bulutun uzerinde uzanmış olarak, birçok melek tarafından etrafınızın sarılmış olduğunu hayal edin. Tüm meleklerin auranızı taradığını ve ruhsal çöküntüleri giderdiklerini görün ve hissedin. Bazı meleklerin vücüdunuzun üzerinde şifalı renkleri yansıtan kristalimsi ışıkları var. Üzerinizde hangi renklerin parladığına dikkat edin. Nefesinizle bu renkleri içinize çekin ve zevk alın. Kendinizin tümüyle ... gözetilmesine izin verin ve muhtemelen bir süreliğine uykuya dalabilirsiniz. Daha sonra, meleklerin üzerinizde ışıldayan renklerini anımsayın. Bu renkler hayatınızda neyin dengelenmemiş olduğunu ve gereksinimlerinizi gösterecektir

BEYAZ: Meleklerinizle irtibata geçin. Onlara endişelerinizden bahsedin, ve yardımlarını ve sevgilerini kabul edin.

MOR: Dua edin, meditasyon yapın, kendiniz için gürültüden ve başka kimselerden uzak sessiz bir zaman ayırın, Açık havada, doğanın sesini dinleyerek biraz zaman geçirmeniz şu an için size çok iyi gelecek.

MENEKŞE RENGİ: Dinlenilmeye,güvenilmeye ve yargısız şekilde duyulmaya ihtiyacınız var.

KOYU MAVİ: Sezgilerinize güvenin ve başkalarının fikirlerinden ötürü caymayın.

AÇIK MAVİ: Şu anda hayatınızda yaratıcılığa ihtiyacınız var, bu kendi yaratacağınız bir eser olabileceği gibi, müzik çalarak veya yeni bir resim alarak çevrenizi güzelleştirmeniz şeklinde de olabilir.

TURKUAZ: Başka kişilerin yardımına ve desteğine ihtiyacınız var. Çekinmeden yardım isteyin ve yardım alın.

ZÜMRÜT YEŞİLİ: Aldığınız enerjiden arınarak şu anda dinlenmeye ve uyumaya ihtiyacınız var.

AÇIK YEŞİL: Rasyonelleştirmeden, suçluluk ve korku duymadan gerçek hislerinizle ilgili kendinize karşı dürüst olun,

SARI: Sizi olumsuz şekilde etkileyen ve artık değiştirmeniz gereken iş veya okul ile ilgili durumla ilgilenin.

TURUNCU:Ev ortamınızla ilgilenmeli ve onu daha yaşanabilir, iyi ve rahat bir hale getirmelisiniz.

PEMBE: Sevme, sevilme ve sarılma arzunuz var.

KIRMIZI: Öfkeyi ve endişeleri yukarı bırakın, bunları zihninizde ve vücüdunuzda tuttuğunuzda, bunlar fiziksel dengesizlikler yaratmaktadır.

 (Alıntı-Dr.Doreen Virtue)