Gökten Gelen Işıktan, Yeryüzündeki ve Yeraltındaki Işıklara Selam Olsun..

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Musa' nın Duasındaki Harun Kim....

Musa’nın Duasındaki Harun Kim ?

Kalp Merkezinden Yayılan Manyetik Alan


Yalnızlık, insanın her yaşta ve her yaşam realitesinde birinci sorunudur. İnsanların iyi kötü yaptığı tüm eylemlerin de gerçek sebebidir. İnsan sürekli ve sürekli bu yalnızlık duygusunu yenmek ve kendini tamamlama ihtiyacı ile yaşar. Bu tamamlanma ihtiyacı, maddesel ve dışarıdan gelen koşullarda aranır. İşte, eşte, eşyada, başarıda aranan tamamlanma ihtiyacının başvuru yönü hep dışarıya doğrudur. Oysa….

O tamamlanmanın sırrı çok da basittir. Kendi içindeki dişil-eril yanın dengesidir gerçek tamamlanma. Bedendeki sinir ve beyin sistemlerini incelediğinizde bulursunuz bu dişi ve erilin denge kanallarını. Örneğin sağ burun kanalınız eril sistemi, sol burun kanalınız dişil sistemi oksijenlendirir. Dişil sistem manyetik, eril sistem elektriktir. Manyetik ve elektrik özelliklerini düşündüğünüzde basitçe algılarsınız aslında bu sırrı. Elektrik; düz-lineer-sıralı akar, manyetik ise küresel yayılımlıdır. Bütünsel dengeyi amaçlayanlar, her şeyi bu basit sır ile düşündüğünde çözümleri de kolay bulurlar.

Mavi Elmas Enerjisi bilgilerinde, ikili kutup olarak evren ve yeryüzü arasında bocalayan insanın, beden merkezindeki kalp titreşimiyle bu ikili çatışmanın dengeleneceği bilgisi vardır. Kalp, yaydığı yüksek manyetik enerji ile beden etrafında torodial bir denge alanı yaratır. Bu alan sevgi titreşimiyle oluşur. Birinci beyin ve ikinci beyinden sonra kalbin de nöronlar taşıdığı ortaya çıkmıştır. Yani üçüncü beyin vardır bedenimizde. Bu beyin, sevginin aktarımından sorumludur. Dünya sisteminin düalitikliğinden (ikiliğinden) farklı olarak, Dördül – Quadik bir sistemle çalışır. Dört çekirdekli işlemci gibidir.


Arapçadaki SADR kelimesi, göğsü, sineyi, kalbi anlatır. Kelimenin gerçek anlamı dört yana yayılan kuvvet demektir. Sadrazam kelimesi dört yöne hakim azamet demektir örneğin.

Kâle rabbişrah lî sadrî. Taha 25. ayet Musanın duasıdır. Göğsümü genişlet diye meal edilir. Bişrah, yarılma yani inşirah kelimesinden gelir. Göğsümü dört yöne yar ve aç der Musa. Duasının sonrası şöyle der; dilimi çöz ki beni anlasınlar…

Musanın istediği gerçekte nedir? Musanın istediği tam olarak şudur: Kalbinin dört yana genişlemesi sonucunda sevgi titreşimi yayarak, yalnız hissedenlerle gerçek bir iletişim kurmak…Mavi Elmas Enerjisinin 6. Sembolünün amacı tam da budur: SEVGİ TİTREŞİMİYLE HERKES İLE BÜTÜNLEŞMEK…

Bu sevgi titreşiminin sırrı, 4 sayısında saklıdır. Göğüsten dört yana doğru genişleyerek nefes almak, sadr -i azam yani dört yöne hakim olmakla sonuçlanır. Kendindeki dört yöne hakimiyet, benliğin tüm veçhelerine hakim olmaktır. Bu hakimiyet, kalp nöronlarının çalışmasına, insanın alt dünya ve üst dünya arasında çatışma yaşamasına engel olur ve bir denge yaratır. Mikail bilgilerinde Mavi Elmas enerjisi için önerilen kalp ile nefes almak budur. Kalpten başlayan nefesler ile kalp gözü açılır. Kalp gözü açılan insan, sevgi titreşimini yayar ve paylaşır.

Dünya cehenneminin şu an ihtiyacı olan tam da budur… Yalnızlık duygusu ile çalan, öldüren, katleden, adaletsiz, düzensiz ve bencil olan insan ancak sevgi enerjisinin bütünleşmesini duyarak gittiği yanlış yoldan döner. Kötü diye tanımladığımız tüm insanların, yalnız olmadığını hatırlaması, hissetmesi, duyması gerekir.


Mavi Elmas enerjisi ile titreşenler, bu görevi zihinsel olarak fark edemedikleri bir boyutta kabul etmiş varlıklardır. Sadr’in yani kalbin titreşimini dünyaya yaymak onların görevidir. Kendini yalnız hissedenlerin duyması gereken titreşim bir anten gibi onların bedenlerinden yayılır. Mavi Elmas enerjisiyle dokundukları herkes ve her şeye sevgi tohumunu kodlarlar. Bu kodun titreşimi şifadır. Mavi Elmas Kodu, bencilliklerin, kötülüklerin, haksızlıkların, hırsızlıkların, cinayetlerin şifasıdır.
Musanın duasının tamamı şudur:

Kâle rabbişrah lî sadrî. Ve yessir lî emrî. Vahlul ukdeten min lisânî. Yefkahû kavlî. Vec’al lî vezîren min ehlî. Hârûne ahî. Uşdud bihî ezrî. Ve eşrikhu fî emrî. Key nusebbihake kesîrâ. Ve nezkureke kesîrâ. İnneke kunte binâ basîrâ.
Kısa meali de şudur:

Rabbim; göğsümü dört yana aç ve işimi kolaylaştır. Benim dilimdeki düğümü çöz ki anlasınlar. Dünya bedenime, enerji bedenimi-çiftimi de yardımcı kıl, benim yerime o çalışsın. Gücümü onunla bütünleştirerek arttır. Eylemlerimde onu bana ortak kıl. Ki onunla birlikte titreşelim ve bunu yayalım. Bunu ancak sen görüp OL’durabilirsin…

Bu duada kendisine yardımcı kılmasını istediği “Hârûn”, Musa’nın ışıklı enerji ikizidir. Hur-ıyn ve Harun kelimelerindeki HR harfleri ışıklı eş ve kaynağın özü anlamındadır. Huri, cennetteki eşimiz olarak bilinir, Harun ise dünyadaki bedenimizin enerji eşidir. H harfi bütün temel alfabelerde çift ile buluşulan bütünleşmeyi ifade eder. R harfi ise yaradanın kaynağını anlatır bütün dil ve dinlerde… RA, RAB vb.

Musa’nın göğsünü dört yana açarak elde edeceği durum, kendi enerji ikiziyle bir birleşmedir adeta. Kendisinin ışıklı eşi ile birlikte çalışmak ister Musa… Benim yerime benimle birlikte o da çalışsın, bana vezirlik etsin der… Ancak bu birleşme gerçekleştiğinde yayılacak bir titreşimin BİR’in kaynağını yansıtacağını bilir. Duadaki son ayette Kun ve bina kelimeleri, kurmak, oldurmak anlamında ancak yaratıcının gerçekleştireceği bir OL halidir. Bina kavramı, görünen yapısal bir hali anlatır. Bu birleşme ve bütünleşmeyi gerçekleştirmesi için Rabbinden izin ister. Bu birleşme gerçekleştiğinde oluşacak yeni bir VARLIK halinin yaradanı anması, onun için titreşmesi söz konusudur.

Allah, Musa’dan azan Firavun ile iletişim kurmasını istemiştir. Musa; Firavuna ulaşıp uyarabilmek için göğsünün dört yana inşirah edilmesini yani açılmasını ve enerji bedeninin (Harun) kendisine yardım etmesini talep etmiştir. Bu zor görevi ancak böyle bir bütünleşmenin gücüyle yapabileceğini bilen Musa’nın duası, hepimizin duası olsun…

Kalplerimiz açılsın ve Harun’larımız bizimle olsun…

Nesrin Dabağlar

Kişisel Gelişim Nefes Terapisti

15 Mayıs 2015 Cuma

Hayatınızdaki Herkes Bir Çakranızda Taht Kurar..



Hayatınızdaki Herkes Bir Çakranızda Taht Kurar..

Bedeninizin duygularınızın aynası olduğunun farkında mısınız? Peki hayatınızdaki herkesin çakralarınızdan en az birinde taht kurup yerleştiğini biliyor musunuz?

Tüm düşünceleriniz ve duygularınız, vücudunuzun bir bölgesinde hücresel olarak iz bırakır. Duygular, kimyasal olarak bedeninizde üretilen moleküllerdir. Bu moleküller, enerji döngüsünü doğru tamamlayamaz iseler, hücrelere atıklarını bırakırlar. Bu enerjisel atıklar, genellikle ilgili endokrin bezin olduğu bölgeye etki eder. Kelimeleriniz dışarıya çıkamayıp boğazınızda düğümlendiyse, boğaz çakrası alanında, kalbiniz kırıldıysa, kabullenemediyse kalp çakra alanınızda, özünüzden gelen yaratımı dışarıya doğuramadıysanız sakral alanınızda enerjisel blokajlar vardır.

Her endokrin bezin görevi, kendisinin ilgili olduğu alanda sizin yaşamınızı kolaylaştırmaktır. Örneğin kök çakradan sorumlu böbreküstü bezlerininin görevi, size yaşama çoşkusu ve sevinci vermektir. Ürettiği hormon adrenalindir. Yaşama çoşkunuzu ketleyen olaylar ve kişiler kök çakranızda yerleşir. Çok susturulan, haklarını arayamayan, zorla sabır göstermesi istenen insanlarda boğaz ve tiroid sorunları görülür. Bir kişi ya da olay karşısında susuyorsanız; o olay ya da kişi boğaz çakranıza blokaj olarak yerleşir. Yakınlarınıza, kendinize, hayata gelecek konusunda güvenmiyorsanız dalak ve pankreas sorunu yaşarsınız. Size yapılanı hazmedemediyseniz, kızgınsanız karaciğerinizde yani solar çakranızda sorun vardır. Güvenmediğiniz eşiniz, işiniz, arkadaşınız solar çakranıza yerleşir.


Kısacası kavram ve kişiler ile sizin ilişkiniz hangi duyguya bağlı ise, o duyguyu üreten endokrin bezin sorumluluk alanında enerjisel blokaj ve zamanla da fiziksel rahatsızlık yaşarsınız. Bedeninizdeki her hastalığa karşı hayatınızda en az bir kişi vardır. Üstesinden gelmeniz gereken her duygu için yaşamınızda görev almış kişilerdir onlar. Yüksek bütünden baktığımızda ise en değerli öğretmenlerinizdir o kişiler. Her çakranın dolayısıyla her endokrin bezin sorumlu olduğu bir farkındalık seviyesi vardır bu nedenle. Siz sırasıyla aştıkça yukarıya doğru yükselir farkındalık seviyeniz.

Duygularınızın, blokajlarınızın ve kişilerinizin bedeninizde hangi bölgede olduğunu tespit edebilirsiniz. Aranızdaki iletişimi bir türlü dengeye getiremediğiniz kişilerin bağlı olduğu endokrin bezi tespit ettiğinizde daha kolay şifalandırırsınız. Hipokratif tıpta bir hastalık semptomunun hangi organa bağlı olduğunu tespit etmek gibidir bu. Yerini ve sebebini bildiğiniz bir hastalığı yenmek kolaydır.

Maddesel-organsal anatomi ile birlikte “Enerjisel Anatomi”yi bilmek, mucizevi şifaların kapılarını açar. Enerji bedeni, nefes ile direk bağlantılıdır. Enerjisel Anatomiye göre tedavi etmenin yolu da nefesten geçer.

Şifayı bulabilmek için, önce blokajın yeri enerji bedeninde tespit edilmelidir. Dedektif Nefes Uygulaması, bedeninizdeki blokajların yerini, çakralarınızın aktifliğini, hayatınızdaki kişiler ile ilişkilerinizin hangi çakra alanınızla bağlı olduğunu keşfetmenize yardım eden bir nefes uygulamasıdır.

Dedektif Nefesi Uygulama:

Sessiz bir ortamda bir sandalyede beden dengeniz eşit olarak oturmalısınız. Sırtınız ve omurganız dik, bel hafif çukur, omuzlar hafif yay hareketiyle geriye atılmış olmalıdır. Kuyruk sokumunuz dışında kalan sırtınızın diğer kısımları sandalyeye dayanmamalıdır. Ayaklar yere temas etmeli, elleriniz ise dizlerinizin üstünde sakince durmalıdır. Oturuş pozisyonunu aldıktan sonra gözlerinizi kapatın.
Bir soruna ya da hayatınızdaki bir kişiye odaklanarak, derince bütün dairesel nefesler alın. Nefesiniz kalp bölgenizden başlayarak dışarıya doğru genişlesin. O kişi ya ya da kavramla ilgili tam konsantrasyon sağlayana kadar nefes alıp vermeye devam edin. Bunun için süre sınırınız yok. Ne zaman hazır hissederseniz o zaman alabildiğiniz kadar büyük derin bir nefes alın ve bir süre bekleyip güçlü ama acele etmeden ağzınızdan “haaaaaa” sesiyle nefes verin. Bu sırada boğazınızdan çıkan enerji yuvarlak ve derin olmalıdır. Nefesinizi verirken hiç acele etmeyin, nefesiniz tamamen bitene kadar nefesi izleyerek bitirin. Dışarı çıkardığınız hava tamamen bittikten sonra da bir süre gözler kapalı ağzınız açık bekleyin. Bu işlemi sadece üç kere tekrarlayın. Eğer yeterli bulmuyorsanız bir süre ara vermeden tekrarlamayın.


Bu sırada bedeninizi gözlemleyin, bedeninizde hangi bölgede titreşim, acı, sıkıntı, ateş, yanma olduğunu keşfetmeye çalışın. Sorunun hangi çakra bölgesinde olduğunu verdiğiniz nefesin sesini izleyerek keşfedebilirsiniz. Nefesiniz en alttan başlayarak sırasıyla kök, sakral solar, kalp, boğaz, bölgesinden dışarıya çıkmaya başlayabilir. Tıkanmanın nereden başladığını algılamaya çalışın. Kişiler arasındaki farkı anlayabilmek için örneğin üç kişi seçip, her birisi için üçer kez çalışıp, aralarındaki ses-nefes-titreşim farkını keşfedebilirsiniz.

Çalışma bittikten sonra kişileriniz ile ilgili titreşim aldığınız çakranın sorumluk alanını hatırlayın ve o kişi ile ilgili yaşam dersinizin nasıl isabetli olarak çakıştığına şaşıracaksınız. O kişi ile iletişiminizi şifalandırmak için o çakranız ile nefes çalışmaları yapabilirsiniz.

Tüm yaşamınız özgür nefeslerle dolsun…
Nesrin Dabağlar
Nefes Koçluk Eğitmeni

Sweep Nefes ile Çakra Temizliği


Sweep nefes; sorunlu olduğun düşündüğünüz çakranızı süpürüp, şifalandırmak için kullanılan nefes uygulamasıdır.



Çakraların her biri vücudunuzdaki bir bezin karşılığıdır. Çakraların tıkalı olması, ters yönde çalışması, ya da yetersiz çalışması demek, ilgili bezin çalışmasında sorun olması demektir. Endokrin sistem olarak adlandırılan bezlerin, bedenin kullandığı enerjiden yeterince pay almaması, ya da negatif enerjiye maruz kalması sorunun başlangıcıdır. Bezlerin hücrelerine yeterince oksijen gitmiyor olması, onları beden enerji sisteminin dışına atar. İhmal edilmiş aile bireyleri gibi küser ve yeterince verimli olamazlar. Bu sırada fiziksel olarak çalışmaya devam etmek zorunda olduklarından hücrelerinin içinde toksinler birikmeye devam eder. Bezlerin dokularında biriken toksinler zamanla sistemlerinde arızalara neden olur. Toksinlerin vücuttan atılmasını %70 oranında solunum işlemi gerçekleştirir. Bezlerin hücrelerinde birikmiş bu toksinleri temizlemek, yenilenmelerini sağlar. Bu temizlik detoks gibidir ve yine soluma yoluyla yani nefesle mümkündür. Düzenli, sürekli ve disiplinli nefes detoks çalışmalarıyla endokrin bezlerinizi temizleyip, hücrelerini yenileyebilirsiniz. Derin ve büyük hacimli nefesler alınıp, uzun süreli nefes vermek, toksinlerin atılmasını kolaylaştırır.

Nefesin taşıdığı güç iki türlüdür. Birincisi mekanik ve kimyasal işlemin meydana getirdiği Elektrik Güç, ikincisi farkındalığınızın nefesinizle buluşması ile yakaladığınız Manyetik güç… Prana denilen nefesin ruhu, bu manyetik güçtür. Nefesin taşıdığı bu manyetik enerjiyi bükerek yapamayacağınız şey yoktur. Beden üzerindeki mekanik ve manyetik enerjiyle nefesinizi aynı frekansta titreştirmek bu yetkiyi kullanmanızı sağlar.

Sweep Nefes bu bilgilerle hazırlanmış bir tekniktir.

Öncelikle hangi çakranızda enerji sorunu olduğunu bilmelisiniz. Çakralarınızın enerjilerini algılayabilmek için Dedektif Nefesi kullanabilirsiniz.



Sweep Nefesi Nasıl Uygulayacaksınız?

Oturur ya da yatar pozisyonda olabilirsiniz. Ortamınız sakin olmalı, tütsü, mum ve müzik kullanabilirsiniz. Nefesiniz kesinlikle Round nefes olmalıdır, yani küresel alınan bir Torus nefes. Torus küresinin içinden kalın bir enerji kanalı geçer ve üzerinde çakralarınızın her biri bir girdap gibi döner. Kanalın akışı çakra girdaplarından doğrudan etkilenir. Çakralar tıkalı olduğunda enerji kanalınız da tıkalıdır.

Derin bir nefes alarak hedeflediğiniz çakrada nefesinizi kilitleyin ve bu çakrada bir süre durun. Sonra zihninizde ya da ellerinizle çakranızdan başlayıp, her iki yana doğru tıpkı bir soba borusunu içten küreyerek süpürüp temizler gibi imajinasyon yapın ve tekrar çakra merkezine dönün. Bu sırada yaptığınız şey, enerji bedeninizin o alandaki negatiflerini küreyerek almaktır. Çakra etrafından temizlediğiniz negatif enerjiyi çakranın ortasından nefes vererek dışarıya gönderin. Verdiğiniz nefes, uzun süreye yayılan güçlü ama yavaşça verilen bir nefes olmalıdır. Kök ve sakral bölgenizin tüm kaslarıyla yapmalısınız ve karnınızı içe çekilecek kadar boşaltmalısınız. İçinizden dışarıya attığınız hava bittiğinde 4-5 saniye kadar bekleyin ve çakra bölgenizdeki hücrelerin titreşimlerini hissedin. Onlarla iletişim kurun, ihmal ettiğiniz, dışladığınız her an için özür dileyin, onlarla bütünleşin. Bu sırada çakranızda dışarıya doğru açılan bir hareket hissedeceksiniz. Bu çalışmayı en az 7 dakika ve 7 gün uygulayın. Sorunlu çakranızla ilgili durumların ve enerjinin hayatınızda nasıl değiştiğini sevinçle izleyeceksiniz.


ÇAKRALAR

1 – KÖK ÇAKRA (VARLIĞIN TEMELİ-YAŞAM ENERJİSİ)

Endokrin sistemde Böbreküstü bezleridir.


Sanskritçe’ “MULAHADRA” veya ilk çakra ya da temel çakra olarak geçen ilk enerji halkası belkemiğinin altında bulunmaktadır ve alt bölgeleri sarmaktadır. Karşılığında heyecanlı olaylar veya algılanan tehlikelere tepki olarak içgüdüsel ve hemen cevap vermek için adrenalin salgılayan adrenalin bezlerine yaşama kuvveti sağlamaktadır.

Bu çakra tıkalı, bloke edilmiş veya kapanmış ise ortaya çıkan fiziksel belirtilerin arasında kabızlık, hemoroitler, obezite, siyatik ağrısı, artrit, diz sorunları, iştahsızlık hastalığı ve intihar vardır.

Kök Çakra hayatınızı fiziksel varlığa bağlamaktan sorumludur. Dünya üzerindeki enerjik ve ruhsal temelinizin merkezidir, hayatta kalma içgüdülerimizin kaynağıdır. Kök çakra bizi maddesel özümüze doğru çeken bir güce sahiptir. Hayatta kalabilmemiz ve yaşamı devam ettirebilmemiz için gerekli enerjiyi sağlar. Blokaj durumunda korku, güvensizlik, tedirginlik yaşanır. Kök Çakra, toprak ve kırmızı renk ile ilişkilidir. Çakra bağlılık, belli bir miktar durgunluk, kabullenme ile tanımlanır. Kök çakra kabullenme duygusu ile bizim bir numaralı önceliğimiz olan hayatta kalma üzerinde odaklı kalmamızı teşvik eder. Kök Çakranın manevi prensibi; doğal yaşam gücü ve zevki, denge ve dünya’ya güven duymaktır. Ana prensibi ise varolma ve yaşama iç güdüsüdür. Eğer kök çakrada problem yoksa kişinin endişe, korkuları yok olur ve dünya da güven içinde olur. Kişide yaşama isteği ve yaşamdan zevk alma gözlenir. Kişi dünyadaki her şeyi ve herkesi olduğu gibi önyargısız ve koşulsuz sevgiyle kabullenir.

2 – SAKRAL ÇAKRA (CİNSELLİK VE TUTKU- YARATIM)

Endokrin sistemi Eşey bezlerdir.


Sanskritçe’de SWADHISTHANA veya merkez çakra olarak bilinir. Göbeğin iki üç parmak altında ilk bel omuru bölgesinde yer almaktadır. Çakra kanalı üreme organları, böbrekler, mesane, kan, sindirim asitleri ve benzeri vücut sıvıları, erbezleri, leğen kemikleri, yumurtalıklar ve bağırsaklara yaşama kuvveti sağlamaktadır. Aynı zamanda yaşama enerjisi ile gelişen bir odak sağlamaktadır. Sakral Çakra tat alma duyusu ve derin hayati nefesten de sorumludur. Çin tıbbına göre derin nefes almayı böbrekler mümkün kılar, böbrekler güçlü ve canlı iken nefesi ciğerlerin altına doğru çekerler. Böbrekler zayıfsa nefes sığdır ve kişi gergin, sinirli ve korku doludur. Ayrıca boğaz çakrasına bağlı yaratıcılığımızın da merkezidir. Çakranın ana biyolojik fonksiyonları cinsel organların idamesi, cinsel ilişki güdüsü, fiziksel mutluluk isteği ve bununla ilgili tüm sosyal konulardır. Sakral çakra bizi kök çakranın bireyselleşmiş durum ifadesinden bir eş ve sosyal etkileşim arayışına yönlendirir.

Bu çakra süzülmemiş ilkel duyguların, cinsel arzuların ve yaratıcılığın merkezi olduğu kadar kişinin imgeleme eşiğini de yükseltir. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri de “imgeleme”, yaratıcı güçtür. Anda kalmak bu çakra olumlu etkiler. Tüm hastalıkları kendimiz oluştururuz. Her deneyim biraz daha büyümemize yardımcı olur. Geçmiş ve gelecek bütünün içindedir. Şimdide kalarak, anı yaşamak endişe ve kaygılardan bizi kurtarır. Sakral çakra ve Boğaz çakrayı dengeleme yaparak çalışmak, bu iki çakra arasındaki ilişkiyi düzene sokar, dengeyi sağlamaya yardımcı olur.


3 – SOLAR PLEKSUS ÇAKRA (GÜÇ -HAKİMİYET VE EGO- GEÇMİŞ VE GELECEK)

Endokrin sistemi Karaciğer, Safra, Dalak, Pankreastır.
Sanskritçe’de MANIPURA veya mücevher merkezi diye adlandırılır. Midenin girişinde ve sekizinci göğüs omuru bölgesinde yerleşmiştir.
Sırtın alt kısmı, sindirim sistemi, mide, karaciğer, dalak, safra kesesi, deri, pankreas fonksiyonları, göbek deliğinin üst kısmında yer alan üçüncü çakranın kontrol ettiği bölgelerdir. Solar Pleksus çakra, Pankreasa yaşama kuvveti sağlamaktan sorumludur. Aynı zamanda elektromanyetik enerjiyi karaciğer, safra kesesi, dalak ve mideye yönlendirir. Pankreas tabii ki kan şekerinin hücrelere yakıt olarak gitmesini sağlayan insülin yaratmaktan sorumludur. Bu yüzden çakra metabolizma ve hücrelerin temel çalışması ile ilişkilendirilir. Metabolizma gerçekte hücrelerin içinde minicik bir ateştir; Bunun sonucunda solar pleksus çakra geleneksel olarak ateş elementi ile ilişkilendirilir. Bu bağlamda çakranın ateş sıcaklığı, enerjiyi ve aktiviteyi sembolize eder. Güneşi yani güç merkezini simgeler.


4 – KALP ÇAKRA (BİRLİĞE UYANMAK- KOZMİK KALP BAĞLANTISI)
Endokrin bezi Timüstür.

Kalp çakra geleneksel olarak “vurulmamış” anlamına gelen Sanskritçe ismi ANAHATA ile bilinen dördüncü çakra kalbe yaşama kuvveti sağlar. Kalp çakrasının adı “ANAHAT” beş duyunun hakimiyetinin ötesinde duyulan evrensel bir ses çıkartmak anlamına gelmektedir. “Vurulmamış” bir ses olması kaynağının olmadığı ama var olduğu anlamına gelir. İlgili organları sırtın üst kısmı, kalp, göğüs kafesi ve boşluğu, kan dolaşımı sistemi, deri’dir. Aynı zamanda timus bezine, ciğerlere, kollara ve ellere yaşama kuvveti sağlar.

Kozmik ailenin bir üyesi, gerçek insan aşamasına geçiştir (Özümüzdeki insana geçiş: İnsan Tanrı’nın özünden yaratılmıştır ve kozmik aileye dahildir. Bilinç yükseldiğinde kişi kozmik frekansa geçmiş olur).

Bir kişinin bilinci Solar Pleksus çakradan kalp çakraya ilerlediğinde hayatında bazı krizler ile karşılaşır. Bunun sebebi kalp çakrasının kısa süre sonra bilinçteki en dramatik değişiklikleri getirmesidir. Konuyu daha da açıklarsak; Ayurvedik tıpta kalp çakrası hava elemanı ve dokunma ilkesi ile ilişkilendirilmiştir. İyileştirici dokunuş bu çakradan yapılır. Kalp çakrası insanlar arasındaki birliği, gerçekte ortak olarak sahip olduğumuz hayatı görme kabiliyetidir. Birlik içinde ve toplu terimlerle anlaşılan her şey kalp çakrasından gelir. Kalp çakrası, insanları sevgi gizeminde birleştirir.

1.2. ve 3. çakralar: Alt (maddi) çakralardır. 4. Çakradan itibaren frekans yükselir ve manevi çakralar başlar. Bu çakra iyi çalışırsa hastalıklı ya da acı çeken bölgeye enerji göndererek o bölge iyileştirilir. Öfke, kızgınlık, nefret ve kırgınlık burada nötrleştirilir. Kalp çakrasının enerjisi çok kuvvetlidir ve açıldığı zaman başkaları üzerinde de iyileştirme özelliği gösterir. Yeşil renk tedavi ve uyumun rengidirKalp çakrasının uyumsuz çalıştığı durumlarda vücudumuzda görülebilecek fiziki rahatsızlıklar; kısa ve sık nefesler, nefes alma güçlükleri, yüksek tansiyon’dur. Psikolojik açıdansa; bağımlılık, evham, endişe, alınganlık, melankoli, yalnızlık korkusu, duygusal bağlılıktan korkma ya da aldatılma korkusu yaşanabilir. Şifa verebilmek içinde kalp çakrasının açık olması gerekir. Şifa veren kişinin aurası yeşil renktedir.

5 – BOĞAZ ÇAKRA (SES VE DUYUŞ ALEMİ- HAYATA KENDİNİ İFADE ETMEK)

Endokrin Sistem Troid ve paratroid bezleri

“Arınma” anlamına gelen Sanskritçe VISHUDDHA olarak tanımlanan boğaz çakrası, boğazın üstünde hem troid ve paratroid bezlerine hem de gırtlak, boyun, ense, ciğer, broşlar, kulaklar, yemek borusu, ses telleri, çene, dişler, alciğerlerin üst kısmı, omuz ve kollara hayat sağlar.

Bu çakra konuşma merkezi ve duymayla ilgilidir. Negatif enerjilerden koruyucu özelliği, eskiçağlardan beri bilinip kullanılan, özgürlüğü ve sakinliği temsil eden “mavi” çakranın rengidir.. Bu çakra; iletişimin, ifadenin merkezidir, alt çakralarla taç çakra arasında bağlantı kurar. Boğaz çakra Yaradan’ın flütü olarak adlandırılır. Varoluşun üst aşamalarına geçiş kapısı olan bu merkez, üst boyutlarda ve yükselmiş üstatlar arasında kişinin kendini ifade etmesinde aracıdır. Dış dünyaya açılan bu çakra, varoluşun seste yankılanmasıdır. Yaradan’ın flütü, düşünce ve duyguları ses vibrasyonuyla dışarıya iletirken; kulaklar, dışarıdaki iletiyi içeri alır. Hem içe hem dışa açılma özelliği taşıyan tek çakra boğaz çakrasıdır. Boğaz çakrasının arzuyla gerçekleştirdiği konuşma, kalbin tatlı melodisini taşımalıdır.

6 – ALIN ÇAKRA (ERDEM VE ŞEKİLLER- HOLİSTİK GÖRÜŞ)

Endokrin Sistem Hipofiz bezi

Sanskritçe ismi AJNA “emir” olarak bilinen alın çakrası düşünce merkezi ve denetimini sağlar, beynin ortasında yer alır. Üçüncü Göz, Alın Çakra, Ajna Çakra veya Bilgelik gözü olarak bilinir. Yüksek zihinsel güçlerimizin, hafızamızın ve irademizin merkezidir. Sinir sisteminin merkezidir. Görme merkezidir. Bilincin geliştirilmesi ve üçüncü gözün açılmasıyla düşüncelerin denetlenmesi öğrenilir. Birçok otorite çakranın endokrin sisteminin yönetici bezesi olan hipofiz bezi ile ilişkili olduğunu söyler. Bu salgı bezi, hemen hemen tüm endokrin işlevlerini kontrol eder. Böylece vücudun günlük işlemlerini, büyüme ve gelişimini etkiler. Çakranın temel duygusu bilgeliktir. Çakranın insan varlığı olarak ifadesi; Büyük bir bütünün parçası olma hali (alt çakralarda “ben”(ego) vardı burada BİZ var). Manevi prensibi; Sezgilere güvenmedir.

Alın çakrası mükemmel bir bilme ve bilgelik dünyasıdır. Üçüncü göz’ün dengesiz ve kötü çalışması halinde fiziki bedende migren, şiddetli baş ağrıları, körlük ya da görme bozuklukları, sinirsel iltihaplar ve rahatsızlıklar, beyin kanamaları, beyin tümörleri,felç olabilir.

7 – TAÇ ÇAKRA (TEKLİK- BÜTÜNLEŞME-TAMAMLANMA)

Endokrin Sistem Epifiz bezi

Taç çakrası olarak bilinen yedinci çakraya Sanskritçede “SAHASRA” yani “bin” ya da “bin taç yaprağın ışığı” denir. Kafanın arkasında bıngıldağın hemen üstündedir. Bu çakra beyin zarı ve merkezi sinir sisteminin büyük bölümünü besler. Birincil işlevi anlayışı birleştirmek ve tüm düşüncelerin bilinç durumlarını bütünlemektir. Taç çakrası tüm duyuların ve kabiliyetlerin eş zamanlı kılınması, böylece dünyanın uyumlu hale getirilmesinden sorumludur. Taç çakrasında meydana gelen bozukluklar depresyon, akıl hastalığı, öğrenememe ya da düşünce, durum ve insanları kavrayamama sorunu olarak ortaya çıkar. Taç çakrası Hinduların Brahman olarak tanımladıkları bilinç ötesi aşkın bir halidir.

Taç çakra diğer görevleriyle birlikte ruh halini korumaya yarayan bir endokrin organı olan beyin epifizi ile ilişkilidir. Gerçekte çoğu kişi beyin epifizinin sözde Alın çakrasın da olduğuna inanmıştır. Dikkate değer biçimde, epifiz gerçekte ışığa çok duyarlıdır. Kış mevsimindeki gibi ışıktan mahrum kaldığında beyin epifizi sinir taşıyıcısı Seretonin’i tüketen melatonin hormonundan bol miktarda salgılar. Beyin, seretonini mutluluk, olumlu düşünceler gibi duyguları desteklemek ve yoğunlaşma yeteneğini geliştirmek için kullanır. Seretonin ayrıca derin ve dinlendirici uykunun kimyasal temelidir. Çakranın uyumsuz olduğu durumlarda kişi paranoyaya yakın ölüm korkusu yaşar. Ruhsallığı inkar etmeye ve kaçmaya eğilim gösterir, akıl ve mantıkla evrendeki her şeyi açıklamaya çalışır.

Taç çakra hepimizin geri döneceği hayat okyanusunu temsil eder. Nihai ve tanımı olmayan aşk ve saadet halidir. Taç çakra açıldığında başın üstünde karıncalanma, titreşim veya dolaşan enerjiler hissi oluşur. Taç çakra uyandığında çoğu zaman olağandışı deneyimler yaşanır. Başın üstüne inen bilinç-üstü bir ışık yaşanabilir, bunun yanı sıra derin bir vecd hali yaşanır.



Nesrin Dabağlar
Nefes Terapisti ve Eğitimcisi

12 Mayıs 2015 Salı

Hangi Duygusal Anlaşmaların Esiri ve Eserisiniz?



Nefes...
Yaptığınız hayat anlaşmalarının eseri ve esiri olduğunuzun farkında mısınız?

Hayat boyu anlaşmalar yaparız; dürüst olma anlaşması, temiz tertipli olma anlaşması, sabırlı olma anlaşması, sessiz olma anlaşması, fedakar olma anlaşması, çalışkan olma anlaşması, itirazsız olma anlaşması, asi olma anlaşması, sabırsız olma anlaşması, iyi kız, iyi çocuk, iyi anne, iyi eş, iyi koca, iyi memur, iyi insan olma anlaşması gibi. Tüm bu anlaşmalarınız için hayat boyu enerji harcarsınız.

Anlaşmalarımızın sayısı sınırsızdır. Tüm düşüncelerimizin karşılığı olarak bir anlaşma vardır neredeyse. Bu anlaşmalar, sevgi, kabullenme ve ödülün koşullu olmasından doğar. Çünkü Dünyanın düalitesinde koşulsuz hiç bir şey gerçekleşmez. Çalışırsanız ödüllendirilirsiniz, severseniz sevilirsiniz, verirseniz alırsınız.

Özellikle ülkemizde pozitif eylem sonucu ödüllendirilmeye dayalı bir yetiştirilme tarzı vardır. Pozitif bir eylemde bulunma koşuluyla haklarınızı elde edebilirsiniz. İyi çocuk olursanız çikolata yiyebilirsiniz. Bu koşullandırma yoluyla çocukluğunuzda yaptığınız anlaşmalar tüm hayatınızı bağlar. Yıllar sonra iş yerinizde aslında göreviniz olan bir eylemi gerçekleştirdiğinizde, bilinçaltınız o çikolatayı yine bekler. Çünkü yaşınız kaç olursa olsun bilinçaltınız hep çocuk gibidir. Lakin dünya yaşınız artık çocuk olmadığından sonuç genellikle hüsrandır. Çikolata ile ödüllendirilmeyen bilinçaltınız bir süre sonra yaptığı işten mutsuz olmaya başlar.

İşinizde, sosyal ortamınızda, ilişkinizde, evliliğinizde ve tüm ilişkilerinizde yaşamın ilerleyen yıllarında sebepsiz mutsuzluk duymanızın sebebi budur. Koşullu ve ödüllü eyleme alışkın olan varlığınıza ödülsüz yaşam sıkıcı ve tekdüze gelmeye başlar.

Anlaşmaların ödüllü – ödülsüz, pozitif – negatif görünüyor olması önemsizdir. Çocukluğunuzda yaptığınız bu anlaşmaların bir süre sonra sizin varlığınızda ne kadar yük olmaya başladığı ve hangi ölçüde enerjinizi emdiği önemlidir…

Anlaşmalar çocuklukta yapılır
Anlaşmalar nedeniyle yaptığınız eylemler bazen sizi yormaya, mecbur bırakmaya başlar. Her sabah hazırladığınız kahvaltı için bazen sıkılırsınız, tertipli olmak istemediğiniz zamanlar olur, sakin ve kabullenişli olmak istemediğiniz anlar- konular vardır, her zaman fedakarlığın sizden beklenmesi yorucu gelmeye başlar, dürüst olduğunuz davranışlar yüzünden cezalandırılabilirsiniz, annenizin sağ kolu olmaktan istifa etmek istersiniz, tüm ailenin koruyucusu olmaktan vazgeçmek isteyebilirsiniz, babanızın yerine geçme anlaşmasını bozmak isteyebilirsiniz, herkesi memnun etme zorunluluğu sizi kasmaya başlar, kıskanç bir kadın-erkek olmanın zararlarını yaşamak yorucu gelmeye başlayabilir.

Aşağıdaki anlaşmalardan hangilerini yaptınız?

Cesur olma, Fedakar olma, Uyumlu olma, Çalışkan olma, Dürüst olma, Koruyucu olma,Titiz tertipli düzenli olma, Hizmet edici olma, Sürekli sadık olma, Öğretici olma, Karşılıksız sevme, Sürekli acı çekme, Kurban rolü oynama, Alay edilme, hor görülme, Kavgacı, mücadeleci olma, Güven duyulma, Sürekli sömürülme, Aldatılan eş olma, Kendinize yalan söyleme, Cesaretsiz olma, Yalancı olma, Sürekli geçmişte yaşama, Fikirlerde sabit kalma,Dikkatsiz olma, Anneyi terketmeme, Sürekli depresyonda kalma, Özgürleşmeme, Kötü insanları onurlandırma, Konfor alanına bağımlı kalma, Fakir kalma, Çocuk ebeveyn olma (anababa rolü), Haksızlığa uğrama, Ataların yüklerini alma anlaşması gibi yüzlercesi…

Dünyasal anlaşmalarınız olduğu gibi Karmik anlaşmalarınız da vardır ayrıca. Hayat boyu tekrarlayan olaylarda hissetmeye başlarsınız bu anlaşmaları. Ne yapsanız sonuç değişmez bu tekrarlarda. Astrolojide Ay Düğümleri bilgisiyle bu anlaşmaları keşfedebilirsiniz. Regresyon çalışmalarıyla sondaj yapıp şifalandırabilirsiniz de… Bilinçaltı ile çalışılan yöntemler de işe yarayabilir.
anlaşmalar
Enerji Alanımızdaki Anlaşmalar


Tüm bu anlaşmalar, enerji alanınızı ilgilendiren ve orada şifalandırılabilen anlaşmalardır. Enerji alanınız içinde BÜKÜCÜ etki yaratmalısınız. Dışarıdan etkiyle hipnoz ile yapılabildiği gibi, kendi kendinize otohipnoz ile de başarabilirsiniz bu bükücülüğü… Nefes bu konuda birinci aracınızdır. Farkına vardığınız ve değiştirmek istediğiniz anlaşmalar için FESİH NEFESİ’ni kullanabilirsiniz.

FESİH NEFESİ UYGULAMASI:

Bu çalışma için sessiz, karanlık ve dar bir alanı kullanmak önerilir. Oturarak, bağdaş kurarak, Meditasyon- Lotus pozisyonunda ya da uzanarak çalışabilirsiniz. Bu çalışma sırasında müzik önermiyorum, tam sessizlik sağlamalısınız.Ayrıca fesih sırasında her iki elinizin üçer parmağı ile ensenizde kulaklarınızın arkasında ve kafatasınızın hemen altında bulunan iki çukur noktaya hafif baskıyla dokunmanızı öneriyorum.

Hangi anlaşmanızı bozmak istiyorsanız o anlaşma ile ilgili kişilere ve duygunuza odaklanın. Bir süre derin, sessiz ve dairesel geniş nefesler alıp verin. O anlaşmayı bozmaya niyet ettiğinizi evrene ve enerji alanınıza bildirin. Bu sırada şöyle bir örnek cümle kullanabilirsiniz:

“Beni esir tutmaya devam eden …… anlaşmamı tüm zamanlarımda, tüm benliklerimde, tüm boyutlarımda, tüm DNA ve genlerimde, tüm titreşimlerimde sevgi ve şükranla onurlandırarak görevinin bittiğini bildiriyor ve evrende ait olduğu yere yolculuyorum ve anlaşmamı FESHEDİYORUM. Bu andan itibaren özgür seçimlerimle davranmak üzere tüm zamanlarıma İZİN ve EMİR veriyorum. “
Fesih Nefesi Uygulaması
Fesih Nefesi Uygulaması


Hazır olduğunuzu hissettiğinizde başınız ileriye doğru durarak derin bir nefes alın ve nefesinizi tutmaya başlayın. Başınızı sola doğru çevirerek nefesinizi tutmaya devam edin. Sonra başınızı sağa doğru çevirerek nefes verin ve anlaşmanızı fes ettiğinizi bildirin.

Nefesinizi vererek gönderdiğiniz enerji, üzerinizdeki yükleri evrene iade edecektir. Çalışma sırasında nefes alıp verirken, bu anlaşmanın bizim üzerimizde bıraktığı negatif enerji geri verilir, kaybettiğimiz enerji de geri alınır. Fesih nefesleri sonrasında yaşam enerjimizde kesinlikle artış olur. Yeni başlangıçlar yapmak için ihtiyaç duyduğunuz enerjiye kavuşursunuz.

Özgür anlar ve nefesler sizinle olsun…

Nesrin Dabağlar'ın paylaşımıdır

Nefes Koçluk Eğitmeni

Doğru NEFES Alalım




Diyafram nefesi al!

Son yılların gözde emir cümlesi…

Ülkemizde nefes farkındalığının başlaması son on yılın gelişmesi… Yanlış nefes alıp verdiğini fark edenlerin karnını şişirerek nefes alıp vermeye başlaması onların hayatında çok şeyi değiştirdi. Deneyimlemeyenlere de tavsiye edilir. Ama biraz deşelim bu konuyu Diyafram nefesi alıyorum diye göbek yapan, midesi taşan, aşırı duygusallaşan ve durmadan “hocam diyafram nefesi almaya başladıktan sonra göbek yaptım, niye ki” diyenlere de cevap olsun.

Solunum sırasında karın bölgesi kaslarının eyleme katılması gerekiyor. Sadece üst beden bölgesiyle nefes alanlar, benim tabirimle büst olarak yaşayanlar, gergin, stresli, kaygılı, uykusuz, aceleci, hesapçı, depresyonlu, aşırı savunmacı, tutucu, kavgacı, sabit fikirli ve telaşlıdır. Saydığım bu özellikler, üst beyinde özellikle sol lobun işlevlerini anlatır. Sol beyin diye tanımlanan, sempatik sinir sistemi ile yönetilen eylemlerdir hepsi. Biz nefesçiler ona ERİLyanımız deriz. Adlandırma, Matematiksel işlemler, Dili kullanma, İnceleme, Parçayı görme, Sistemli analiz etme, Disiplin, Sınıflandırma, Mantık yürütme, Sıralama, Problemleri parçalayarak çözme, Savunma, Kavga, yani kendini benlik ve birey olarak algılama ve koruma sol beynin işidir. EGO diyerek kısaca tanımladığımız bütünden ayrı ve özgün varlık olma halimizin baş şefidir sol beyin.

Sol Beyin :)
Sağ beyin ise, bilgiyi bir bütün olarak ve görsel olarak değerlendirir. Tasvir ve semboller kullanır; resimlere şekillere ve renklere duyarlıdır. Müziğe, vücut diline, dokunmaya tepki verir. Nesnelerle soyut değil, duygusal olarak ilişki kurar. Sezgicidir, önsezileri ve hisleri takip eder. Uzaysal ilişkiler kurar ve kullanır, çok boyutludur. Duygusal ve üreticidir. Görerek ve duyarak öğrenir. Hayaller, şiir onun işidir. Vücudun sol bölümündeki duyusal organları ve vücut hareketlerini kontrol eder. Biz ona DİŞİL yanımız deriz.


Beyin ve vücut ilişkileri çapraz yürür. Beyin korteksinden hareketlerimizle alakalı motor lifler üst boyun bölgesinde çapraz yaptığı için, sağ beyin vücudun sol tarafını, sol beyin ise vücudun sağ tarafını idare eder. Sol beyin eril, sağ dişildir. Sağ beyin sevgiye göre karar verir. Sağ beyin niyete, sol beyin sürece bakar. Sol beyin gerçekleri, sağ beyin duyguları analiz eder.

Vücuttaki sinir sistemi motor ve otonom olarak ikiye ayrılır, otonom da sempatik ve parasempatik diye ikiye ayrılır. Sempatik sistem, üst beyinden çıkan sinirleri tüm omurlara çift taraflı uğrayarak organlara bağlar. Yani bedenin sağ ve sol yanı ayrı hatlarla beyine bağlıdır. Parasempatik sistem ise beyinden çıkan ana bir hatla (vagus siniri) önce sindirim bölgesi girişine bağlanır. Aynı hat üzerinden sağ-sol ayırımı yapmadan tüm organlara bağlanır.

Üst beyin bedeni sağ-sol yan olarak ikiye ayırırken, son yılların şok bilgisi ile bağırsaklarda ikinci bir beyine sahip olduğumuzu öğrendik. Haydiii vücudu bir de enine ikiye böldük mü? Evet böldük…

Kısacası sağ lob-sol lob olarak boyuna, üst korteks beyin-alt bağırsak beyin olarak enine bölünen bir bedenimiz var. Parasempatik sinirin neden karın bölgesine direk bağlandığı da anlaşıldı böylece… Bağırsaklardaki ikinci beynin, bedenin alt bölgesini yönettiği, bir çok ruhsal ve fiziksel hastalığın bağırsaklardaki sorunlara dayandığı, üst beyine düzenli bilgi gönderdiği ortaya çıkınca tıp dünyasında işler sarpa sardı. Şizofren, Otizm, Bipolar, Çölyak, MS, Anksiyete gibi önemli hastalıkların ikinci beyin hastalığı olması, diyaframın ve vagus sinirinin önemini de değiştirdi.

Bu kadar

uzun anlatımın özeti nedir?

Bir elmayı dörde böldüğünüzü düşünün. Dört ayrı çeyrek olur. Sonra da bu çeyrekleri elmayı bütünleştirecek şekilde yanyana getirin. İşte vücudumuzda olan şey budur. Dört ayrı yana çeken bu bedenin dengesini sağla sağlayabilirsen


Son on yılın bu bilgilerine ulaşana kadar aldığımız nefes ile yaşayıp giderken diyafram nefesi farkındalığı çıkageldi. Diyafram denilen bir organımız varmış, nefes alırken onu şişirmeliymişiz dendi birdenbire. Ve bedenimizdeki her şey karıştı ve değişti. Öncelikle yanlış bilginin ilkini düzeltelim, diyafram bir organ değildir. Bedeni akciğer altından başlayarak ikiye ayıran bir kastır diyafram.

Ve başladık nefes alırken karnımızı şişirmeye.

Diyafram Nefesi Kontrolü


Diyafram nefesi almaya başladık ama üst beden büst beden derken, bu sefer de alt beden olduk kaldık. Duygusal, dürtüsel, sezgisel, sevgisel takılmalar başladı hayatımızda. Çünkü diyafram nefesi diye karnımızı şişirirken, tıpkı sol beyini fazla enerjilendiren, iner-çıkar düz hareketli nefes gibi, karnımızı da sağ beyini fazla enerjilendiren şişer-iner bir düz hareketle çalıştırdık.

Dikkat! Karında sadece ileriye doğru şişerek alınan nefes diyafram nefesi değildir.

Göbek Yapan Diyafram Nefesi :)


Doğru diyafram nefesi, içten dışarıya doğru her yöne ilerleyerek bedeni bir küre gibi şişiren nefestir. Tıpkı bir sürü teknik sistemde kullanılan diyaframın şekli gibi olmalıdır bu nefes. Nefes alırken karın bölgesi sadece düz ileriye doğru değil, sağ yan ve sol yana ayrılarak şişer. Bu sırada arka bölge ve kuyruk sokumu bölgesi de genişler. Bedenin yaptığı bu hareket göbek bölgesini büyütmez, aksine kasları ideal duruma getirerek fit görünmesini ve ideal bir karın şekli oluşmasını sağlar. Hocam niye göbek yaptım diyenlerin dikkatine

Diyafram bölgesi dediğimiz alanda; solar bölge, üreme bölgesi ve kök bölgesi vardır. Bu bölgenin merkezi de üreme bölgesidir. Nefescilerin tabiriyle bu bölgede sakral çakra merkezdir ve nefes o bölgeden başlayarak alınmalıdır. Mide ya da göbek dediğimiz alanı dışarıya doğru düz iterek, şişirerek nefes alıp vermek sadece göbek yapmaz, ayrıca bedeninizi duyguların, dürtülerin, bilinçaltının kontrolüne geçirir. Bu da ayrı dert…

Doğru Diyafram Nefesi

Ne Yapmalıyız?

Üst beden üst beynin kontrolünde, alt beden bağırsak beynin kontrolünde, sağ yan sol beynin kontrolünde, sol yan sağ beynin kontrolünde ise hangi nefesi almalıyız ki, tüm beyinlerimiz eşit yetkiyle yaşamımıza katılsın?

Egoist-kavgacı-gerilimli olmayayım, duygu ve dürtülerimin esiri de olmayayım, sağ yanım sol yanımı ezmesin diyorsanız eşit ve adaletli bir nefes almalısınız. Doğru nefesi tüm bedende sağlamak, bedenin her bir çeyreğinin eşit hareket ve güçle katıldığı bir nefes alabilmekle olur. Böyle bir nefesin merkezi de kalp bölgesidir. Ultra yeni bilgi ise, kalbin taşıdığı nöronlar ile üçüncü beynimiz olduğudur. Ve kalp; tüm bedenle dört ayrı yolla iletişim kurar. Kısacası dört ayrı çeyreğimizi birleştiren ve dengeye koyan merkez, kalbin yarattığı ve özü sevgi olan yüksek manyetik alandır.

Nesrin Dabağlar' ın yazısıdır

Nefes Eğitimcisi ve Terapisti

5 Mayıs 2015 Salı

Mayıs 2015 Etkinlik Takvimi



                            01/03 2015 ANKARA

                            04/18 2015 İSTANBUL

                            19 /23 2015 İZMİR

                           25 / 27 2015 İSTANBUL

                           28 / 31 2015 İZMİR